HILLSIDER 86 / ÇAĞLA CABAOĞLU

Dergi YazılarımH86 Mag_h.indd

 

“Demokrasiyi ve adaleti simgeleyen, herkesin baktığında bu mesajı aldığı, sınırları yıkan, düşündüren klasik Helenistik dönem mermer yontu bir heykel olmak isterdim. Ve çok büyük olmak isterdim, her yerden gözükerek demokrasi ve adaleti hatırlatmak için…!”

Bir sanat eseri olsaydınız ne olmak isterdiniz diye sorduğum soruma böyle cevap verdi Çağla Cabaoğlu. Verdiği bu cevabın içinde kim olduğu saklıydı. Bu röportaj burada başlayıp, burada bitebilirdi aslında.

Ama yine de 25 yaşında ilk sanat galerisini açma cesaret ve öngörüsünü göstermiş, yıllarca erkek egemen ve gelişimi çok zor olan bu piyasada dimdik ayakta kalmış, bir çok sanatçının adının duyulmasına ve birbirinden etkileyici projelerin yurt dışında sergilenmesine ön ayak olmuş tam bir sanat aşığı Çağla Cabaoğlu hakkında merak ettiğim bir dünya konu vardı. Ben de hepsini soruverdim…

 İpek Kigan: Sizi bir galerici olarak tanıyoruz ama öncesinde neler yaptınız, nasıl bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirdiniz öğrenmek isteriz. Neler taşıdı sizi bugünlere?

Çağla Cabaoğlu: Her zaman çok kreatif olduğumu biliyorum. Kardeşimin ve benim hayat yolu olarak sanatı seçmemizi sağlayan, bize o vizyonu veren annemdir. ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldum. Bu gün baktığımda mimar Behruz Çinici’nin tasarladığı müthiş binasında okuyan biri olarak, aldığım sanat tarihi dersleri beni bir sanat ortamına hazırlamış.

Galerici olmaya nasıl karar verdiniz? Bu kararı vermenizde etkili olan esas dinamikler neydi? Tek başına mücadele veren bir kadın olarak zorlandınız mı bu dünyada?

Komet 90’ların sonunda Türkiye’nin genç kuşakla çalışacak yeni galerilere ihtiyacı olduğunu bana söylerdi, Ömer Uluç ve Ertuğrul Ateş de bu konuda başarılı olacağımı öngörerek beni çok motive etmişlerdi. 25 yaşında Ralli Apt. Nişantaşı’nda kendi galerimi açarak bir cesaret gösterdim. Benim galeri işine girmem o dönem için gerçekten delilikti. Hele yeni duyulmayan isimleri sergilemek büyük bir ticari riskti. Yıllar içinde çok zoru başardım… Gerçekten bunu galeriyi tanıyan herkes söyler. Zaman içinde teknoloji ile her şey çok hızlandı. Çarklar döndü, kapitalist düzen gereği hep mücadele edecek bir şey çıktı. Sanat; kolay görünse de, hayatın en mücadele verilmesi gereken en komplike konusu .

Bunun yanında bütün dünyada kadınların her konuda erkeklerden daha fazla mücadele verdiklerine, ödün verdiklerine ve haksızlıklara uğradıklarına inanıyorum. Özellikle iş dünyası erkeklere özel bir oyun sanki ve siz her zaman ekstra daha fazla çalışmak zorundasınız… Kadınsanız çoğu zaman hakkınızı da teslim etmez, takdir etmezler… Genelde pozitifim ama bu konuda olamıyorum… Bu kabul edilmese de istatistikleri olan bir gerçek…

 

H86 Mag_h.indd

Çağla Cabaoğlu’nun hayattaki misyonu nedir?

Benim kişisel misyonum her şeyden önce evrene yeni bir şey sunmak ve yararlı olmak. İnandığım sanatçıların eserlerini sergileyerek çevremizdeki insanların hayatlarına ve algılarına sunuyoruz. Yaptığım her şeyi, dünyaya gelme nedenim içerisinde değerlendiriyor, her zaman daha çok farkındalıkla; ‘’Neden? Niçin?’’ sorularının cevabına göre hareket etmeye çalışıyorum. Seçimlerimiz farkındalığımız bugün çevremizdeki tahmin etmediğimiz birçok şeyi etkiliyor. Kelebek etkisi gibi. Sanatçılar ve sanat eserlerine izlenme platformu yaratma başlığı altında; izleyen çevremize başka bir pencereden bakma fırsatı yaratıyoruz. Dolaylı olarak topluma sosyolojik, maddi veya manevi birçok etkiniz oluyor.

Bir İstanbul aşığıyım. İstanbul’un dokusu ve özel bir şehir olmasıyla, şehirden çok besleniyorum. Dünyada gittiğim her yere İstanbul’u taşımaya çalışıyorum. Bundan sonra İstanbul’a ayna tutmak adına daha çok uluslararası proje yapmayı hedefliyorum.

Sanatın bu kadar içinde biri olarak kendi sanatınızı yapma isteği duydunuz mu hiç? Evet ise hangi alanlarda, neler yapmak isterdiniz ? Ya da yapıyor musunuz?

Her zaman yönetmen olmak, video prodüksiyon ve dijital medya ile uğraşmak istedim aslında. Fotoğraf çekmeyi seviyorum. 1990’ların başında öğrenciyken İstanbul Bienali kapsamı içerisinde bir sergide enstalasyonum yer almıştı. Thomas Balkenhol’den video prodüksiyon dersleri aldığım dönem belgesel filmler çeker ve montajlardım. O dönem yönetmen olma hayallerim vardı. Galericilik ve yönetmenlik mesleğini çok benzetiyorum.

Galerinizi açtığınız günden bu yana en önemli bulduğunuz projelerinizden kısaca bahseder misiniz?

Benim için Türkiye’de ve yurtdışında yaptığım en önemli projelerden bazıları kronolojik sırayla; 2006 yılında gerçekleştirdiğimiz Swissotel Büyük Efes İzmir kurumsal projesinde oluşturduğumuz koleksiyon. Otel Vargı ailesinin değerli vizyonu ve uluslararası eserlerin koleksiyona katmasıyla; şimdi baktığımızda İzmir’in müze gibi kullanılan bir mekanı oldu.

2008 yılında Kreatif Mimarlık’la gerçekleştirdiğimiz Anadolu Grubu-Johns Hopkins Hastanesi koleksiyonu, Dünya Göz Hastanesi Ataköy projesi de ilk yaptığımız kurumsal koleksiyonlardan. Gün geçtikçe çok daha değerli hale gelen projelerdendir. Sheraton Oteli Ataköy projesi de aynı şekilde Kreatif Mimarlık ile gerçekleştirdiğimiz harika bir çağdaş sanat kesiti sunan ve sergilenen bir koleksiyona sahip.

Sanat projeleri zaman içerisinde daha da önem ve değer kazanıyor. Sanat uzun soluklu bir koşu, zaman su gibi akıp gidiyor. Sanat tarihine bir nevi tanıklık ediyorsunuz. Kendi çevrenize bir zaman dilimini sunuyor, yaşatıyorsunuz.

2010 yılında galeri olarak yaptığımız ‘Hayat Ağacı’ konseptiyle Türk Çağdaş Sanatı’ndan bir kesiti Çin’de Shanghai Contemporary Fuarı’nda 17 sanatçının 120 eseriyle sergilemiştik. 20.000 adet uluslararası yayını basılan serginin eserlerinden 11 tanesi NAMOC (National Art Museum of China) ve 12 eser de Taiwan National Art Park Museum koleksiyonuna girmişti. Bir fuarla 23 eserin iki ulusal müze koleksiyonunda yer alması ülkemiz adına çok büyük bir başarıydı. 2012’de Basel Solo Project’i gerçekleştirdik.

2016’da Çağdaş Hikayeler isimli bir sergi turu başlattık. Kürator Fırat Arapoğlu ve Republica Ajans ile birlikte İzmir’de 1200 m2’de 30 sanatçının 80 eserini sergiledik. Proje; İzmir’de 5000 kişinin üzerinde ziyaretçi ile izleyici rekoru kırdı. Sonra İstanbul’da bu sergiyi Ağustos 2016’dan itibaren 42 Maslak’ta 3 ay boyunca sergiledik. Aralık 2016’da Miami’de 42 sanatçının eserini sergiledik. Şimdi de New York’ta 32 sanatçıyı sergiliyoruz. Bu sene Kasım’da Houston’da da bir sergi planlıyoruz.

Büyük çalışmalar, önemli başarılar bunlar. Hazır lafı açılmışken; Amerika’daki en son sergilerden bahsedelim biraz. Aralık ayında, dünyanın 77 şehrinden 135 galerinin katıldığı Scope Miami Art Show’da tek Türk galeri olarak  yer aldınız.  42 Türk sanatçısının eserlerinden oluşan dev duvar enstalasyonu “Istanbul‘s Cabinet of Curiosities” çok büyük beğeni kazanmış ve hatta Amerikalı bir sanat koleksiyoncusu tarafından da satın alınmış. Öncelikle bu büyük başarı için ben de sizi tebrik etmek isterim. Maimi’yi fethetmişsiniz resmen J Mart ayında gerçekleşecek Scope New York Art Show’a da katılacaksınız. Orada nasıl bir çalışma ile yer alacaksınız?

Teşekkür ederim… Evet, müthiş güzel tepkiler aldık. 42 sanatçının 42 eserinden oluşan, ama tek bir eser olarak sergilenen bu enstalasyon fuarın en ilgi gören işlerinden biri oldu diyebilirim. New York International Art Society, Contemporary Art Society, The Art Institude of Chicago, A+D Architecture and Design Museum Los Angeles gibi önemli sanat kurumları ve küratörleri tarafından gelecek sergi programlarına davet edildik. Ziyaretçi defterimize yüzlerce insan inanılmaz övgülerini ve tebriklerini yazdı. T.C. Miami Başkonsolosu Özgür Kıvanç Altan’ın galeri onuruna 3 Aralık 2016 Cumartesi günü verdiği davette de, sanatla ilgilenen konuklardan çok onur verici takdirler işittik, cesaretimizden dolayı tebrik edildik. Bu gösterilen başarıdan sonra, Scope New York Art Show’un fuar komitesi NewYork’da da “Istanbul‘s Cabinet of Curiosities” projemizi göstermek istedi ve fuarın giriş alanındaki, ziyaretçileri ilk karşılayan standı bize vermek istediler. 2 -5 Mart’ta aynı konsepti bu kez 32 sanatçı ve onların farklı eserleri ile sergiliyor olacağız.

 

H86 Mag_h.indd

 

Okuyucularımız bu söyleşiyi okuduğunda siz, büyük ihtimal dönmüş olursunuz. Dilerim Miami’deki başarınızı New York’da katlarsınız. Ülke imajı ve tanıtımı açısından da çok önemli olaylar bunlar. Peki merak ediyorum, Devlet makamlarının ya da özel kuruluşların destekleri oluyor mu? Yaklaşımlar nasıl ?

Şimdiye dek devlet birlikleri ve kurumları seviyesinde herhangi bir destek alamadık. Belki de doğru bağlantı ile projenin doğru tanımlanmasını açıklayamadık. Ancak Miami’de gösterilen başarıdan sonra buradaki etkisi daha farklı oldu diyebilirim. New York’dan sonra ise daha da farklı olacaktır. Biz bunun üçüncü ayağı olarak Houston’da büyük bir proje daha yapmayı planlıyoruz. Bence bu roadshow planından sonra projenin İstanbul’daki iz düşümü daha farklı olacaktır diye düşünüyorum.

Sanata yatırım son yılların yükselen trendi. Sanata yatırım yapmanın sizce en güzel geri dönüşü nedir? Ya da şöyle de sorabilirim; insanlar neden sanata yatırım yapmalı ?

Bence sanat yatırımı yapmak aslında kültürün taşınmasının yolllarından biri. Bugün bir eser alıyorsunuz ve onu takip ediyorsunuz. Macera başlıyor. Alan kişi için değil sadece… Hem sanatçı, hem sanatçıya yatırım yapan diğer kişler, hem galerici, hem de sektörün diğer oyuncuları için…

O eser ve yatırım değeri; analitik mecralardaki açılımıda, başka bir yolculuğa daha başlıyor. Bu sanat yatırımı dediğimiz konu uçsuz bucaksız bir yolculuk aslında. Bir gün eserinizi dünyanın başka bir kıtasında bir müzayedede veya sergide gördüğünüzde heyecan duyarsınız. Ben bu açıdan düşünüyorum. Bir çok kriterin bir araya gelmesi ile sanat yatırım değeri kazanıyor. Sanatçının karakteri, tutkusu, bakış açısı, üretkenlği, istikrarı… Galericinin özellikleri, eserin orjinalliği, tekniği, eserin kimler tafından sahiplenilip satın alındığı, zaman planı, sosyo-ekonomi… O kadar çok bileşeni var ki. Artık bir eserin yatırım değeri kazanabilmesi için bu bileşenlerin doğru zamanda doğru şekilde birliktelik yapabilmesi gerekiyor. Sorunun cevabı tam olmadı ama cevap başlıkları bunlardan bazıları. Ve kısaca ‘’MEDENİYET KÜLTÜRLE GELİŞİR VE İLERLER’’… Sanatın taşınmasıyla başlar her şey!

Uzun yıllardır galericilik yapan biri olarak sizce Türkiye’de sanata bakış, sanat çalışmaları nereden nereye gidiyor? 

Ben Türkiye’de sanata bakış ya da sanat nereye gidiyor olarak değerlendirmiyorum durumu. Bütün dünyada ne kadar orijinal proje var, neler yapılabilir, neler yapılıyor, diye bakıyorum. Türkiye’de sanat sektörünün kurumsallaşması ve sağlam temellere oturacak uzun soluklu planlar için Devletin sanat sektörünü kurumsal formatta muhattap olarak kabul etmesi gerekiyor. Bu da biraz zaman alacak.

Şu an İstanbul’da çağdaş sanat özel sektör desteğiyle sürdürülmeye çalışılıyor. Ancak dünyanın hiçbir yerinde devlet desteği almayan sektörler yaşayamaz, ilerleyemez. Biliyoruz.

Bugüne kadar ilk sizin keşfedip, önemli bir noktaya taşıdığınız bir sanatçı oldu mu?

Geçenlerde bir liste yaptım. İlk benim keşfedip sergisini açtığım sanatçıların listesi şu anda 50 kişinin üstüne çıkmış. Bunların bir çoğu çok değerli ve piyasada bilinen sanatçılar. Aslında benim İstanbul’daki galeriler arasında ayrıştığım nokta genç yetenekleri destekleyerek onlar için risk almam herhalde.

İşiniz gereği çok seyahat ettiğinizi biliyorum. En çok dünyanın nerelerinde olmayı seversiniz? 

Seyahat etmeyi çok seviyorum. Genelde işimle ilgili seyahat ediyorum. Son dönemlerde bu Amerika’da yaptığımız projelerden dolayı genelde Amerika’ya gittim. İspanya’da, Akdeniz’de olmak çok hoşuma gidiyor. Endülüs’ün mimarisi ve kültürünü kendime çok yakın hissediyorum.

Peki bu yoğun koşturma içinde tatil yapma imkanı buluyor musunuz?

Genelde hiperaktif olduğum için gittiğim tatillerde sadece kitap okuduğum bir tatil tipini yaşamayalı çok uzun zaman oldu. Sürekli gittiğim yerlerde yeni görseller, yeni mekânlar, bölgeyle ilgili sürekli yeni bir şey yapmak ve öğrenmek için hareket halinde oluyorum.

Yaşamınızın keyifleri ve en kıymetlileri neler? 

Ailemiz ve dostlarımızdır.

Hayallerinizi neler süslüyor şu aralar? Gelecekte sizi heyecanlandıran projeler var mı?

New York’da bir galeri şubesi açmak bu ara hayallerimi çok süslüyor… İstanbul’da sergilerimiz devam ediyor zaten ama yakın gelecekte beni heyecanlandıran yine yurt dışı odaklı birkaç projemiz var.