HILLSIDER 39 / TÜRKİYE AŞIĞI BİR TURİZM ELÇİSİ; ALİ BARCHMAN

h39-kapak-ortaHacettepe Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı eğitimi aldıktan sonra yüksek lisans yapmaya Amerika’ya gitmiş. New York Albany Üniversitesi’nde yüksek lisansın ardından New Paltz College’de doktorasını tamamlamış. Babasının rüyasını gerçekleştirmek için New Paltz’de öğretim üyeliğine başlamış ama bir yılın sonunda öğretim üyeliğini bir daha hiç dönmemek üzere geride bırakarak, 1978 yılında Londra’ya yerleşmiş. İşte hayatını kaplayan turizm macerası da bundan sonra başlamış. Önce KLM acentası, ardından Elixir Holidays’i açmış. Yıllardır binlerce İngiliz’in Türkiye’ye gelip, unutulmaz anılarla dönmesini sağlıyor…

İpek Kigan: Neden Amerika’da kalmak veya Türkiye’ye dönmek varken İngiltere’ye yerleştiniz?

Ali Barchman: Amerika’da kalmamam için çeşitli nedenler vardı aslında. Mesela ilk eşimle ayrılmamız bunlardan biri. Esas önemlisi ise uzmanlık alanım olan Shakespeare üzerine 1 sene öğretim üyeliği yaptıktan sonra hayatımın mesleğinin bu olmadığına kesin olarak karar verdim. Oysa ki; bu babamın en büyük rüyasıydı ve bu mesleğe beni o yönlendirmişti. Ama ben babamın rüyasını değil, kendi rüyamı gerçekleştirmeye karar verdim. Türkiye’ye dönmeyi ise hiç düşünmedim.

Peki neydi sizin rüyanız?

Aslında öğretim üyeliğini bıraktığımda tek bildiğim o işi yapmak istemediğimdi. Londra’ya geldiğimde Hyde Park’a bakan ufak bir çatı katında yaklaşık 6 ay hiçbir şey yapmadan, sadece koşarak, spora giderek vakit geçiriyor ve hayatımı nasıl yönlendirebilirim diye düşünüyordum. Sonra Londra’da bir partide tanıştığım hoş bir kız aslında farkında olmadan hayatımı değiştirdi.

Nasıl bir etkisi oldu bu hoş kızın, merak ettim?

Tamamen şans eseri aslında. Sonradan da kız arkadaşım oldu. O sırada KLM’de çalışıyordu. KLM Türkiye’ye uçmağa karar verince, kız arkadaşım bana KLM’in bayii olmamı ve tek bayiilik anlaşması yapmamı tavsiye etti. Bu sayede THY ve British Airways’in monopolünü kıracağımı söyledi. Ben de gözü kara bir şekilde bu işe girdim. Gerçekten de o zamanlar THY ve BA sadece maksimum 2 haftalık rezervasyon sonrası değişmeyen ve günün şartlarına göre çok pahalı biletler sunardı. KLM ile 3 aylık dönüşü açık ve çok esnek biletlerle piyasayı ele geçirmiştim. Kendi rüyamı da bu şekilde keşfetmiş oldum. O günden beri turizm sektörümdeyim.

Bu sektör hayal ettiğiniz keyfi veriyor mu?

Çok haz duyarak çalışıyorum.

Öğretim üyeliğini özlüyor musunuz?

Kesinlikle hayır,  yaptığım işten aşırı keyif alıyorum.

Ticaret ve akademisyenlik birbirine çok uzaklar. Karakteriniz de, sizi bile çelişkiye düşüren böyle farklı özellikleri mi taşıyor ?

Çok değil aslında. Ben tipik bir Başak burcuyum. Bu burcun bütün özelliklerini  yansıtıyorum.

Peki İngiliz turist ne ister, ne bekler tatilden, gittiği yerden?

Ben sadece bizim çalıştığımız ‘upscale’, yani en kaliteli müşterinin ne istediğini söyleyebilirim. Kesinlikle yüksek kalite, ayrıcalıklı lokasyon ve üst düzey servis istiyorlar.  Yani biz diğer İngiliz tur operatörlerinin getirdiği tamamı ucuz fiyata endeksli ve “deniz, kum, güneş olsun da, neresi olursa olsun “ tarzında yolcuya asla hitap etmiyoruz.

İngiltere’den Türkiye’ye en çok hangi yörelere ilgi var? Niçin o yöreleri tercih ediyorlar sizce?  

Tüm yoğunluk neredeyse Güney kıyıları. Ama bu arada İstanbul, Kapadokya, özel paket turlar ve özellikle lüks yatlar da çok rağbette.

Gördüğüm kadarıyla her bölgeden sayılı otelle çalışıyorsunuz. Belli ki; özenle seçmişsiniz bu işletmeleri. Nelere dikkat ediyorsunuz çalışacağınız işletmeleri seçerken?

Senelerin verdiği deneyimlerle servisine, kalitesine güvendiğimiz, müşterinin olumlu duyum ve izleniminin yüksek düzeyde olduğu işletmelerle çalışıyoruz.

Bir tek Antalya ve Fethiye’de tek bir işletme ile çalışıyorsunuz. Hillside  Beach Club ve Hillside Su… O bölgelerde bir çok işletme varken, neden sadece Hillside’ı tercih ettiniz?

Bu benim hiç düşünmeden yanıtlayacağım bir soru. Hillside Beach Club ve Hillside Su kendi kategorilerinde tartışmasız en iyi iki işletme olduğu için.

İngilizler’in ve Türkler’in en belirgin farkları neler sizce?

İngilizler’in en az 12 ay evvelinden hangi gün ve saat seyahat edeceğine karar verebilmesi. 2006 yazına Hillside Beach Club için kesin rezervasyonlarım var desem!

Yurtdışında Türkiye’nin imajı nasıl artık? Bize gelirken nasıl bir yer bulacaklarını umuyorlar?

Bu soruyu  5 sene evvel sorsaydınız, ‘cheap & cheerful’, yani ucuz ve keyifli derdim; ancak maalesef şimdi cevabım ‘cheap & nasty’, yani ucuz ve pis olacak. Türkiye onların gözünde  teletext üzerinden son dakikada “all inclusive” ya da 3 yıldızlı otellere seyahat edebilecekleri bir destinasyon. Bu nedenle her yıl bahsedilen turizm patlamaları kimseyi yanıltmasın. Turizm Bakanlığı istatistiklerini yaparken her yabancı charter şirketini ve her yabancı uyrukluyu  hesaba katıyor.  Eminim ben bile istatistiklere en az 20 – 30 kere giriyorum her yıl. Nitelik ve nicelik arasındaki önemli nüansı hala göz ardı ediyoruz.

İngilizler’in gözündeki bu imaj değişikliği sizce neden peki?

Türkiye’nin sorunları, terör, deprem vs. gibi olaylar neticesi İngiltere’deki büyük tur operatörlerinin aşırı indirim istemeleri, bunu almadıkları takdirde yolcularını başka ülkelere çekecekleri gibi şantajlar yapmaları, sektördeki hemen her işletmenin fiyatlarını kırması gibi nedenler. Bunun en belirgin örneği Kalkan. 80’li yılların sonunda çok nezih bir kitlenin geldiği bu tatil beldemiz kanımca şimdi acınacak durumda. Çarpık yapılaşma, internet ortamında  birtakım ne olduğu belli olmayan şirketlerinin piyasayı gecesi 2-3 poundlara varan fiyatlara çekmesi vs…

Türkiye’yi satarken, aynı zamanda turistlere danışmanlık da veriyor musunuz? Yani gitmek istedikleri yeri seçmeye çalışırken, beklentilerine uygun yere onları yönlendiriyor musunuz ?

Kesinlikle danışmanlık veriyoruz. Çoğu müşterimiz özel randevu alıp, ofisimize gelir. Nelerden hoşlandıklarını, tercih ettikleri aktiviteleri, vs. sorarak tavsiyede bulunuruz.

Turizm en basit siyasi veya ekonomik hareketten etkilenen bir sektör. Hele çalıştığınız yer Türkiye ise. Bu sizi hiç zorlamadı mı?

Tamamen pamuk ipliğine bağlı bir sektör. 1990 Körfez Savaşı, 1999 depremi ve 9/11’den çok etkilendik. Ayakta kalabilmemizin sırrı çok az ve özellikli bir müşteri kitlesine hitap etmemiz. Hiçbir zaman yüksek sayılara oynayan kitle turizmi operatörleri gibi yapmadım; fiyatlarımızdan ve buna bağlı olarak kaliteden asla ve asla ödün vermeden devam ettim.

Türkiye’nin bütün güzelliklerini yabancılara sunuyorsunuz. Ama siz burada yaşamıyorsunuz? Bu sizi sıkıyor mu bazen?

Çok sık gelerek bu eksiği kapatmaya çalışıyorum.

Ben turizmci olsaydım, size nasıl bir tatil satabilirdim? Sizin tatil anlayışınız nedir?

Aile babası Ali Barchman’a -3.5 yaşında yarı canavar yarı melek bir kızım var- hiç zorlanmadan Hillside Beach Club’ı satardınız. Eğer sadece eşimle ikimiz gideceksek kesinlikle Hillside Su. Yurtdışında ise Zanzibar çok gizemli.

Duruma göre tatil anlayışınız değişiyor anladığım kadarıyla. Peki şöyle sorayım; tek başına Ali Barchman ne tip bir tatilden hoşlanır?

Ufacık bir butik otel, her şeyden uzak… Örneğin Santorini’de denize 50 metre yukarıdan bakan 8-10 odalı bir otel gibi…

Gününüz nasıl geçiyor oralarda?

Eşimin; “arada bir aile babası olduğunu hatırlayıp eve gelsen” serzenişlerini dinleyerek. Çünkü haftanın 7 gününe sabah 7:30’da başlayıp, geç saatlere kadar çalışırım. Geçenlerde eşim rahatsız olduğu için kızım Alyshia’yı okuldan alırken kimlik göstermek zorunda kaldım.

Bu kadar yoğun çalışmak sizde “hayatı kaçırıyorum” hissi uyandırmıyor mu?

Kesinlikle evet, ama dolu dolu yaşadıklarıma sayıyorum.

Kendinize bakmaya, örneğin spor yapmaya vakit ayırabiliyor musunuz peki? 

Şimdilerde haftada minimum 4 kere gym’e gidiyorum, koşuyorum ve ağırlık çalışıyorum. Aslında eski bir sporcuyum ben. Türkiye’de Hacettepe Üniversitesi’nde voleybol takımında oynuyordum. Amerika’da da okul takımlarında oynamaya devam ettim. New Paltz State Üniversitesi takım kaptanlığını yaptım ve tahsilimi bu spordan kazandığım bursla devam ettirdim. Voleybol oynadığım süre boyunca hiçbir zaman yedekte kalmadım. Ve yedeğe düşmeden de bu sporu bırakmak istedim.

Bu arada soyadınız neden Barchman ?

Sonradan Türkiye’ye göçmüşler ama esasında babam Odessa doğumlu.

Karşı koyamadığınız, en sevdiğiniz şeyler…?

Çok hızlı araba kullanmak –tabii ki tek başıma -, fındıklı votka shotları –tabii ki araba kullanmayacaksam-, Shakespeare eserlerini seyretmek, Claude Challe dinlemek, tatlı ve çikolata…

Peki tahammül edemedikleriniz…?

İyi bir restoranda kötü tatlı servisi, saygısız kişiler, dağınıklık, modaya uygun giyindiğini düşünen insanların zevksizlikleri ile gözümü yorması, 3 saatlik bir uçak yolculuğundan sonra İstanbul Havalimanı’nda terminale giden otobüs içinde “şimdi vardım, terminale gidiyoruz” diyen yolcular…!