HILLSIDER 61 / CAZ DÜŞKÜNÜ BİR BANKACI : ZİYA AKKURT

H61-Kapak (2) (904x1280) (452x640) Lise eğitimi için yatılı olarak okuduğu Ankara Anadolu Lisesi’ne gidene kadar doğduğu şehir Diyarbakır’da yaşadı. ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden mezun oldu. 1983 yılında İnterbank’la bankacılık sektörüne adım attı. 13 yıl çeşitli bankalarda ve görevlerde çalıştı. Kendi deyimi ile bankacılık deneyimini en üst düzeye çıkardığı dönemde bölüm müdürü olarak çalışmaya başladığı Akbank’ta, bugün genel müdür… 15.000’den fazla kişinin başında. Yaptığı işi çok seviyor ve sanırım bu sektörde yaşlanmak istiyor… Yalnızca Türkiye’nin değil, bölge ekonomisine de yön verebilecek güçte bir kurumun tepesinde bulunan Ziya Akkurt’un en çok özlediği şey doğada vakit geçirmek. Biz de kendisini, sıcak paranın konuşulduğu soğuk duvarlar arasından kısacık bir süre de olsa uzaklaştırmak istedik, onu güneşli bir kış gününde açık havada görüntüledik. Ve kafasında dolaşan yüzlerce önemli konuya rağmen mavi gözlerinde beliren anlık mutluluğu fotoğraflamaya çalıştık…

İpek Kigan: Tam 80’li yıllara denk geliyor üniversite yıllarınız? O zorlu dönemlerde ODTÜ İdari Bilimler gibi olayların en yoğun yaşandığı bir okulda öğrenci olarak neler yaşadınız?  O dönem ve ODTÜ hayata bakışınızı nasıl etkiledi?

1

Ziya Akkurt: Bankacılıkta risk alma yeteneğimi o yıllara borçlu olduğumu söyleyebilirim. Şaka bir yana, mümkün mertebe olaylara karışmadan geçirmeye çalıştığım bir dönem oldu benim için. Eğitimimin önemli olduğunu düşünüyordum ve bu yönde yoğunlaşmıştım. ODTÜ’de aldığım eğitim, gelecekteki kariyerimin de temelini oluşturduğundan benim için çok önemliydi. Bu dönemde disiplinli ve ciddi olmanın karşılığını eğitimimi tamamladıktan sonra hayatımın tüm alanlarında gördüğümü söyleyebilirim.

Kamu Yönetiminden mezun olduktan sonra neden bürokrat ya da diplomat olmayı tercih etmediniz?

Aslında diplomat olmak istiyordum. Fakat o dönemlerde görüştüğüm yabancı bir diplomatın bankacılığın dış işlemler bölümünden bahsetmesi, hayatımın akışını değiştirdi. Yaptığım incelemeler sonrasında bankacılığa yöneldim. Bankacılık kariyerimde meslek hayatıma MT (Management Trainee) olarak başladım. Türkiye’nin ilk MT’lerindenim.

Hayatınızdaki dönüm noktaları nelerdir?

Hayatımda en önemli dönüm noktası, Ankara’dır. Lise ve üniversite yıllarımı geçirdiğim Ankara dönemini, bugünlere uzanan profilimin temellerinin atıldığı bir dönüm noktası olarak görüyorum. Tabii daha sonra da önemli dönüm noktaları oldu…

Bankacılığın en cazip tarafları nedir sizce?

Ülkemizde ve dünyada yaşanan ekonomik olayların ve finans gündeminin tam merkezinde olmak, bankacılığın benim için en cazip yönü… Finansal gelişmeleri yakından takip etmek, o gelişmelerin içinde olmak ve gerektiğinde yön veriyor olmak bankacılığı cazip kılıyor. Ayrıca ülke ekonomisinin gelişmesine doğrudan katkıda bulunuyor olduğunuzu hissetmek de bankacılığı çekici yapan özelliklerden biri. Doğru işler yaptığınızda yaşadığınız manevi tatmin her şeyin üzerinde geliyor bence…

1996 yılında Akbank’ta işe başlayana kadar nerelerde ve hangi görevlerde çalıştınız?2

Meslek hayatıma MT (Management Trainee) olarak Interbank’ta başladım. Akbank’a katılmadan önce, BNP-Ak-Dresdner, Osmanlı Bankası ve Banque Paribas/Paris gibi bankalarda görev aldım. Akbank’a başlayana kadar bankacılık deneyimimi üst düzeye taşımıştım. Görev aldığım bankalarda birçok pozisyonda bulundum. İdari görevler de üstlendikten sonra, kariyerimin en önemli mevzisi olan Akbank’a katıldım ve 14 yılı aşkın bir süredir, içinde olmaktan onur duyduğum Akbank’ın bir üyesiyim.

Hangi kademelerde görev aldığınızdan bahsedebilir misiniz? En zorlusu hangisiydi?

Akbank’a 1996 yılında Kurumsal Bankacılık Bölüm Müdürü olarak katıldım. 1 yıl sonra Genel Müdür Yardımcılığı görevine getirildim ve 11 yıl Akbank Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptım. 2001-2005 arasında BNP-Ak- Dresdner Bank’ta ve onun leasing şirketinde Kredilerden sorumlu Murahhas Aza, 2006-2008 arasında Akbank AG’de Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundum. 2008 yılında ise AKYatırım Genel Müdürü olarak atandım. Bu görevi 1 yıl sürdürdükten sonra, 2009 yılının Nisan ayında Akbank Kurumsal ve Ticari Bankacılık İş Birimlerinden Sorumlu Genel Müdür Vekili oldum. Bildiğiniz gibi, 2009 yılının Haziran ayında da Akbank Genel Müdürü seçildim.

Dünya çapında köklü ve güçlü bir kurumun en başında olmanın stresi ile nasıl mücadele ediyorsunuz?

Aslında, genel olarak bankacılık oldukça zorlu ve zaman zaman da stresli olabilen bir meslek. Tabii Türkiye’nin en önemli bankalarından olan ve dünya ölçeğinde de adı geçen Akbank’ta çalışıyor olmak, üstelik yönetici konumunda bulunmak, sorumluluklarınızı ve üzerinizdeki baskıyı çok daha fazla artırıyor. Her konuya, her olaya çok daha geniş bir perspektifle bakmanız gerekiyor. Birçok konuda hareket ederken bir kat daha fazla düşünmeniz gerekiyor. Bu sorumluluk ve baskı ile mücadele etmenin en iyi yolu, işinizi layıkıyla yapabilmektir. Akşam yatarken, işlerinizi iyi yaptığınızı düşünüyorsanız bütün stresiniz uçup gidiyor. Bence en önemli nokta, yaptığınız işin hakkını vererek çalışmaktır. Bu durumda, ertesi gün için de kendinizi daha güçlü hissedersiniz.

Size bağlı binlerce insan çalışıyor? Elemanlarınızla kurduğunuz ilişki nasıldır?

Akbank’ın 15 binden fazla çalışanı var. Dolayısıyla attığınız her adım, aldığınız her karar bu 15 bin kişiyi de doğrudan etkiliyor. Üstelik bunun bir de dalga etkisi var. Bu yüzden, çalışırken her zaman bu durumu düşünmek gerekiyor. Ben her zaman, çalışanlarımızı temsil ettiğimi düşünüyorum. Üstelik birçok işte olduğu gibi, bankacılıkda başarı, tek tek bireylerin başarısıyla, şovlarıyla değil, ekip çalışmasıyla elde edilir. Bu durum artık Türkiye’de de anlaşılmaya başlandı. Ben de bankacılığın bir ekip işi olduğuna inanarak,  her zaman bu düşünceyle çalışırım. Akbank’ın başarısında, kapıdaki güvenlik görevlisinden yönetim kurulu başkanına kadar uzanan bir zincirin emeği vardır. Ve burada o emeğe saygı göstermek gerekir. İlişkilerimizin temelinde karşılıklı saygı ve disiplin önemli rol oynar.

Bankacılıkta başarılı bir eleman olmak, yükselebilmek için ne gibi meziyetlere sahip olmak gerekir?

Bankacılık çok yoğun mesai gerektiren, zaman zaman özel hayattan feragat zorunluluğu olan bir meslek. Öncelikle bankacılıkta başarılı olabilmek için dünyayı, içinde bulunduğunuz toplumu çok iyi tanımak, tanımlamak gerekiyor. Ülke içindeki gelişmeler kadar, küresel gelişmelere de hakim olmak, iyi bir bankacı olmak için temel şartlardan biri. Bunun dışında; kurumsal olarak güven gerektiren bir meslek olan bankacılığı yapabilmek için, ‘kişisel güveni’ de insanlara vermek gerekir. Yaptığınız tüm işlerde ve kurduğunuz tüm ilişkilerde bu güven duygusunu oluşturmak önemli bir özellik. Tabii finans sektörünü iyi bilmek, gelişmeleri ve trendleri yakından takip ederek kendini geliştirmek ve çalışmalarını bu yönde ilerletmek de iyi bir bankacının mutlaka sahip olması gereken bir özellik.

Akbank sanata, müziğe, sinemaya da oldukça katkıda bulunan bir kurum.  Bu konuda yapmayı planladığınız yeni girişimler var mı?

Kurumsal sosyal sorumluluğumuz gereği, ülkemizde sürdürülebilir değer yaratılmasına katkıda bulunabilmek için kültür, sanat, eğitim faaliyetlerini çok önemsiyoruz. Yıllardır düzenlediğimiz ve destek olduğumuz birçok etkinlik artık bugün Türkiye’nin adını dünyada da ön sıralara taşıyor. 20’nci yılını doldurduğumuz Akbank Caz Festivali, ana sponsoru olmaktan gurur duyduğumuz Uluslararası İstanbul Film Festivali, bu yıl 4’üncü kez ana sponsorluğunu üstlendiğimiz Contemporary İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı, bunlardan başlıcaları. Düzenlediğimiz ve destek olduğumuz bu etkinliklere her yıl artılar katmayı hedefliyoruz. Bu yıl, bankamızın yeni stratejileri doğrultusunda projelerimizi Anadolu’ya daha fazla yayarak geniş kitlelere ulaştırma kararı aldık. Örneğin, Akbank Caz Festivali, 20’nci yılında İstanbul sınırlarını aşarak Ankara, İzmir, Eskişehir, Gaziantep’e ulaştı ve çok büyük ilgi gördü. Artık sadece Türkiye’de değil, uluslararası platformda da merak ve ilgiyle beklenen bir etkinlik haline gelen festivalimizi daha ileriye götürmek en büyük hedeflerimizden biri.

3Siz de caz müzik sever misiniz? Özellikle dinlediğiniz isimler var mı?

Kişisel olarak caz müziği, hayatımda büyük bir tutku. Yıllarca, önemli caz festivallerini kaçırmamaya gayret ettim. Son dönemlerde işimin yoğunluğundan dolayı bu pek mümkün olamıyor. Ama neyse ki Akbank var! Akbank Caz Festivali bugün artık dünya çapında isim yapmış bir organizasyon. 20’nci yılını dolduran Akbank Caz Festivali sayesinde, bir yandan işimi yaparken, bir yandan da dünyaca ünlü caz müzisyenleri ile tanışıyor ve onların performanslarına tanıklık etme şansı yakalıyorum. Bunun dışında da evde müzik tercihim öncelikle caz albümleri olur. Yıllardır cazın hem klasik örneklerini, hem de çağdaş caz sanatçılarını büyük bir tutkuyla dinlerim. Yeni albümleri, sanatçıları, grupları takip etmeye çalışırım.

Kurumsal Sosyal Sorumluluk çalışmaları olarak başka neler yapıyorsunuz ?

Akbank’ın kurulduğu günden beri gerçekleştiği yüzlerce proje var. Bunların hepsini burada sıralamam mümkün değil. Ama örnek vermem gerekirse çevre konusunda GRI Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınlamanın yanı sıra Karbon Saydamlık Projesi’nin de ana destekleyicisi olarak ülkemiz ve dünyamız için önemli bir projeye dahil olduk. Ayrıca, daha önce bahsetmiş olduğum etkinlikler dışında Akbank Çocuk Tiyatrosu, Akbank Kısa Film Festivali, Akbank Oda Orkestrası gibi birçok ses getiren ve takip edilen projemiz var. Bir de Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden genç yeteneklerle birlikte 2008 yılında Akbank Düşünce Kulübü’nü kurduk.

İş hayatınızın yoğunluğunu içinde kendinize nasıl vakit ayırabiliyorsunuz? Bir gününüz nasıl geçiyor?

Böylesine büyük bir bankanın genel müdürü olmak, tabii ki rutin bir “evden işe, işten eve” sürecinin dışında olmak demek. Oldukça yoğun bir tempo ile karşı karşıyayım. Güne erken başlarım ve sabahları en geç saat 08.00’de işimin başında olurum. Gündemin gerektirdiği programa göre, akşama kadar yoğun bir iş trafiği yaşanır. Bankadan çoğunlukla akşamları 21.00’e doğru çıkarım, bu sürenin gece yarısına kadar uzadığı da olur. Akşam toplantıları ya da katılmanız gereken davetler de bu temponun bir parçası. Akşam bir davete katılıp sonra tekrar bankaya döndüğüm zamanlar da çok oldu.

Baba olmak mı zor, genel müdür olmak mı?

İki çocuk babasıyım, işimin hiç de kolay olmadığını söylemeliyim! Ama iyi bir baba olduğumu söyleyebilirim. Geçmişte de yakın çevremdeki insanlar iyi bir baba olacağımı düşünürlerdi. Tabii ki sorumluluğum nedeniyle, işim hayatımın önemli bir bölümünü kaplıyor. Ben de çocuklarımla geçirdiğim zamanı en iyi şekilde değerlendirmek için çaba harcıyorum. Onlarla belki daha az ama daha kaliteli zaman geçiriyorum.

Seyahat etmeyi sever misiniz? Hangi duygu size yollara düşürür?  1-Eğlenmek  2-Dinlenmek 3- Keşfetmek

Ben keşfetmek için yollara düşerim. Yeni yerler görmek, yeni kültürler tanımak beni daima heyecanlandırır. Onun dışında uçak yolculuklarını da seviyorum çünkü o sırada telefonlardan, maillerden uzak kaldığım için biraz dinlenebilme olanağım oluyor. Ayrıca otomobil kullanmayı da severim. İstanbul-Ankara yolunda otomobil kullanmak beni mutlu ediyor.

Hangisi sizi en çok özlemiştir? 1- Özel Arabanız 2- Televizyon koltuğunuz 3- Başucunda biriken kitaplar 4-Sahildeki bank 5- Sinema salonu 6- Temiz hava 7- Boş zaman

Oldukça yoğun çalışıyorum. Bu tempo içinde, temiz hava ve boş zaman, sanırım en çok ihtiyaç duyduğum iki şey… Bunun için, hafta sonlarında fırsat bulduğumuzda eşim ve çocuklarımla birlikte açık havada olmayı seviyoruz. Olabildiğince doğanın içinde bulunmayı tercih ediyoruz.

Yaşamınızda “ Mutlaka yapmalıyım” dediğiniz neler var?

Çocuklarıma iyi bir baba olmak ve onları en iyi şekilde yetiştirmek istiyorum. Bunun için de ne gerekiyorsa yapmaya çalışıyorum. Çünkü onlar bizim geleceğimiz ve bırakacağımız en iyi miras onların iyi yetişmiş olmasıdır diye düşünüyorum. Bu yüzden, onları iyi yetiştirmek, mutlaka yapmam gerektiğini düşündüğüm şeyler listesinin ilk başında bulunuyor.

10 yıl sonra nerede ve ne yapıyor olmak isterseniz?

Bundan 10 yıl öncesinde de aynı şeyi düşünüyordum; 10 yıl sonra yine bankacılık yapmak isterim. 10 yıl sonrasının koşullarında, o günlerin gündemiyle, değişimiyle bu mesleği yine yapıyor olduğumu düşünmek bana heyecan veriyor.