AKARE MAGAZINE 2010 / BANKACILIKTAN PASTACILIĞA…GAMZE AKTAN

Her gün ayağını süreye süreye gittiği bankasından, her akşam içi bunalarak çıkıyordu. Evinde yaptığı mis kokulu ekmekleri seyretmek bile ona çok daha fazla keyif veriyordu. Elinin hamuruyla ne işi vardı finans sektöründe. O, eli hep hamurda kalsın istiyordu. Bir gün karar verdi ve ardına bile bakmadan İngiltere’ye gitti. Dünyanın en iyi aşçılık okullarından biri olan

“Le Cordon Bleu” dan Chef diploması aldı. İstanbul’a döndükten sonra Divan Pastanesi’nde çalışmaya başladı. Divan Pastanesi’nde geçirdiği 3 yıl içinde aralıklarla Amerika’daki “Wilton Cake Decoration School’a” devam edip pasta dekorasyonu üzerine 3 ayrı sertifika aldı. Oradan Bebek’te yeni açılan bir cafe-patisserie’nin pasta bölümünün başına geçti.  En sonunda bir arkadaşı ile ortak Türkiye’nin kişiye özel tek restoranı olan Cikare’yi açtı. Şimdi orada enfes pastalar, olağanüstü yemekler yapıyor ve çook mutlu…

Pasta –börek yapma aşkı ne zaman başladı?

Tam olarak şu tarihte başladı demek yanlış olur. Mutfak aşkı insanda ya vardır, ya yoktur…Varsa insanın kendini tanımaya başlamasıyla o aşk da netleşir. Benim gibi şanslı olanlar bunu erken keşfeder…

Öncesinde ne iş yapıyordun?

İktisat fakültesi iktisat bölümü mezunu olmanın getirdiği gereklilik nedeni ile finansal alanda çalışmam kaçınılmazdı. Koçbank’ta bireysel bankacılık bölümünde çalışıyordum.

Bankacılıktan, pastacılığa geçiş nasıl oldu? Yeni bir mesleğe sahip olma istediğini ilk ne zaman fark ettin?

Aslında buna geçiş demek çok doğru gelmiyor. Bankacılık benim tarzıma uymayan bir sektördü, önce bunu kabullenmem gerekiyordu. İşin bu kısmını hallettikten sonra devamı zaten geldi…

O kadar yıl okuyup, çalıştıktan sonra bambaşka bir sektörde en baştan başlamak zor muydu ? Bu başlangıçı yapabilmek için mi İngiltere’ye  gitmeyi tercih ettin?

Ben 30 yaşında hayatımla ilgili böyle radikal bir karar verdiğim için iddialı bir başlangıç yapmam gerektiğini biliyordum. Bunun için de İngiltere benim için en doğru adresti.

İngiltere’de hangi okulun, hangi sertifika programına gittin? Ne kadar sürekli bir eğitim aldın?

Gittiğim okul; “Le Cordon Bleu” isimli Fransız kökenli aşçılık ve pastacılık okuluydu. “Chef” diploması alabilmem için basic-intermediate-superior bölümlerinden oluşan üç aşamalı, bir senelik eğitim programını almam gerekiyordu, ancak ben zamandan kazanabilmek için aynı programı intensive (yoğun) alarak dört buçuk ayda bitirdim.

Aldığın bu eğitim senin gerçekten istediğin mesleğe sahip olmanı sağladı mı ?

Kesin olan bir şey var ki; ben bu eğitimi almamış olsam da yine bu sektörde ve bu meslekte olurdum. Ancak; almış olduğum eğitimin kazandırdığı katma değer sayesinde zamanlama ve kariyer açısından bana öncelik sağladığını görüyorum.

Sence yurtdışındaki eğitimin farkı neydi?

Yurtdışı eğitim herşeyden önce insana özgüven ve disiplin sağlar. Uluslar arası bir ortamda eğitim almak, diğer ülke insanlarıyla tanışmak, hem eğitim hem de kişisel olarak gelişimi çok destekler.

Okulda çok çalışıp, çok yorulman gerekti mi?

Okul normal şartlar altında da  zaten zordu.  Bir de yoğun program olarak almam günde 12-14 saat çalışmamı gerektirebiliyordu. Aşçılık okuluna gidip, yoğun tempodan zayıflamam çok ironikti.

Yurtdışında tek başına yaşamak zor geldi mİ?

Önceden bu anlamda bir tecrübem olmadığı için en başta oldukça zorlandım ama zamanla alıştım tabi ki. Hatta sonrasında, Türkiye’ye dönecek olmak ve tekrar eski düzende aile yaşantıma geçecek olmak beni tedirgin etmeye bile başlamıştı

Giderken yeterince İngilizce bilgisine sahip miydin?

İngilizcem yeterliydi ama orada daha da gelişti. Bunun için okulda Türk arkadaşım olmasına rağmen, kolayı seçmemek için mecbur kalmadıkça onunla konuşmuyordum.

Yeni bir çevre, yeni bir ülke, sil baştan eğitim bunların hiç seni yıldırdığı anlar oldu mu?

En zor ve dayanamayacağımı düşündüğüm anlarda buzdolabımda duran magnet bana güç verdi : “Başlayan herşey biter…

Yurtdışında eğitim sana neler kattı?

İngiltere’de aldığım eğitimde sadece reçeteler ve bunların uygulanmasını değil, aynı zamanda  hijyen, zamanlama, işbölümü gibi mutfak uygulamalarını da öğrenmemi sağladı. Ayrıca özgüvenim artmasına neden oldu.

Eğer o gün bu kararı verip, yurtdışına gitmeseydin, sence şu anda ne yapıyor olurdun?

Eminim yine bu sektörün içinde olurdum ama  daha zorlanarak ve daha geriden başlamış olarak…

Geri döndükten sonra  elinde sertifika diploman ve yeni mesleğinle nerelerden başladın? Hangi yollardan geçtin ?

İlk olarak 5 yıldızlı otellerin birçoğuna başvuruda bulundum. Four Seasons Oteli’yle anlaştığım sırada Divan’dan gelen teklifle kararımı değiştirip orada başladım. Divanda 7-8 aylık bir çalışma sonucunda pastacılık eğitimimin değil ama pasta dekorasyonu konusunda yetersiz olduğumu hissedip, tekrar yurtdışında eğitim almaya karar verdim. Bu sefer tercihim; Amerika Chicago’da bulunan  “Wilton Cake Decoration School” oldu. Ancak buraya devam ederken Divan Pastaneleri’nde çalışmaya da devam ettim. Çünkü burası haftalık ya da 10 günlük eğitimleri yaklaşık 2-3 ay arayla veriyordu. Buradan da üç ayrı sertifika aldım. Divan’da 3 seneye yakın çalıştıktan sonra Bebek’te yeni açılan bir cafe-patisserie’nin pasta bölümünün başına transfer edildim. Cikare’ye kadar da orada devam ettim…

Cikare’yi nasıl kurdunuz ? Cikare’de neler yapıyorsunuz?

Cikare’yi bundan 2.5 sene önce ortağım Güniz ile beraber kurduk. Zaten adı da ikimizin isimlerinden yola çıkarak kondu.  (Güniz,Gamze G karenin ingilizce okunuşu)Cikare’nin en büyük özelliği  restoran olarak tek masasının olması,  mutfağında da, serviste de sadece Güniz ve Gamze’nin olması . Yaptığımız butik pasta ve catering işinde  de yine değişen bir şey yok. Burası Türkiye’nin kişiye özel tek restoranı. Güniz’in de ciddi bir restorancılık geçmişinin olması bizim burada hem pasta hem catering, hem de restoran olarak hizmet vermemizi sağladı.

Bu işi yapmaktan mutlu musun? Hayatının yönünü değiştirdiğin için “İyi ki” mi diyorsun yoksa “keşke” mi?

Bu sektöre girdiği günden beri hergün  Tanrı’ya bana bu olanağı sağladığı için teşekkür ediyorum. Diğer yandan da yaptığım işleri gördükçe de kendimle gurur duyuyorum.

Senin gibi kariyerini değiştirmek isteyen, ya da kısa yoldan meslek sahibi olmak isteyenlere yurtdışında sertifika eğitimlerini tavsiye eder misin?

Tabi tavsiye ederim. Eğer istiyorlarsa mutlaka denemeleri lazım. Yurtdışında alınan sertifika programları insanların yepyeni mesleklere sahip olmalarını sağlayabiliyor.

Ve yurtdışında okumaya gitmek isteyenler için orada yaşadığın tecrübeleri de göz önüne alarak “ aman dikkat” ve “olmazsa olmaz” diyeceklerin neler?

Aman dikkat;  gideceğiniz okulu çok ama çok iyi araştırın. Unutulmaması gerekiyor ki okulun verdiği eğitimin kalitesinden daha da önemlisi sizin beklentilerinizi ne ölçüde karşılayacağıdır.

Olmazsa olmaz;   eğitim alacağınız dili, gitmeden olabildiğince geliştirin.

İngiltere’de geçirdiğin aylar içinde hiç unutamadığın komik bir olay oldu mu ?

Fransız kökenli bir okul olmasına rağmen benim Londra’daki Le Cordon Bleu’yü seçmemin temel nedeni  İngilizce eğitim verilmesi idi. Okulun ilk günü ilk ders, eğitimi veren şef Fransızca konuşmaya başlayınca “Ne yapacağım ben” diye kara kara düşünmeye başladım. Ancak dersin ortasına doğru Fransız Şef’in aslında İngilizce konuşuyor olduğunu anlayabildim. İnanması güç ama öyle bir aksanla konuşuyordu ki pek çok öğrenci benim gibi düşünmüş. Gerçeği kavrayınca hem güldük, hem de derin bir nefes aldık.