HILLSIDER 65 / 22 ARALIK 2012 SABAHI… Kıyamet mi yoksa gerçek bir Altın Çağ’ın başlangıcı mı ?

H65-Kapak-son2011’in sonbaharındayız. Tabiat her sonbaharda yaptığı gibi uyumaya hazırlanıyor. Şaşma yok. Doğanın saati milyarlarca yıldır kurulduğu gibi işliyor. Sonsuz aklın mucizelerini bizlere yaşatmaya devam ediyor.  Bazılarını yeni yeni anlıyoruz. Belki de birçoğunun hala farkında değiliz. Ama bugün onca teknolojiyle ancak yeni anlayabildiğimiz bilimsel bazı gerçeklerin binlerce yıl önce farkına varan, hesaplayan, yaşamına geçiren toplumlar var. Maya Uygarlığı da bunlardan biri. Hatta 2000’li yıllara girdiğimizden beri en popüler olanı diyebiliriz. Çünkü asırlar önce hazırladıkları takvimin 21 Aralık 2012 tarihinde bitiyor olması ve ‘ Zamanın Sonu’ dedikleri bu tarihin her gün daha da yaklaşır olması bu popülerliğin nedenlerinden.

Bu konu hakkında onlarca kitap yazıldı, olabilecek senaryolar ağızdan ağıza, web sayfasından, forumlara dolaştı durdu, Hollywood’a konu oldu. Kimi senaryolar korku, kimi senaryolar sevgi ve aydınlık içeriyordu. Kimilerine göre Mayalar asırlar öncesinden asırlar sonrasını uyarmak, kimilerine göre de yepyeni, taptaze bir başlangıcı müjdelemek, kendi gelecek zamanlarına bir umut olmak istiyorlardı.

Çok eskide yaşamış olan birilerinin kayalara, taş tabletlere yazdığı bir tarih niye bu kadar ciddiye alındı peki? Kimdi bu Mayalar?ipekkigan 7

Binlerce yıl boyunca dünya üzerinde var olan bir toplum Maya Uygarlığı. M.Ö 3000’li yıllarda kurulduğu tahmin ediliyor. Orta Amerika’da Meksika’nın güneydoğusundan, Honduras, El Salvador ve Guatemala’ya kadar uzanan çok geniş bir bölgede hüküm sürdüler, görkemli şehirler kurdular. Metal araç ve tekerlek kullanmadan yaptıkları bu şehirlerin bazılarında 40.000 kişi yaşıyordu. M.S 9.yüzyılda şehirlerini tamamen terk ettiler. Birçok uzman Mayalar’ın çöküşünü, tropikal enlemlerde baş gösteren iklimsel nemliliğin değişimine bağladı. İlginç olan ise daha bu olaylar baş göstermeden böyle bir tabiat olayı ile karşılaşacaklarını bilmeleri ve bu bilgilerini takvimlerine işlemiş olmalarıydı! Şehirlerini tamamen terk eden Mayalar göçebe olarak yaşamaya başladılar. Ve zaman içinde yok oldular. Aslında kimilerine göre hala bir yerlerde dillerini ve kültürlerini sürdürüyorlar.

Matematik ve astronomide çok ileriydiler. Mayalar sıfır kavramını geliştiren 4 uygarlıktan biri. Güneş yılını yalnızca 2-3 saniyelik bir sapma ile, Venüs’ün döngüsünü ise sadece 1 günlük bir yanılmayla hesaplamışlardı. Mars, Jüpiter ve Satürn döngüsünü de biliyorlardı. Bazı yapıları ekinoks ve gün dönümlerini gösterecek şekilde inşa etmişlerdi. 33 yıl içinde gerçekleşecek güneş ve ay tutulmalarını hesaplayabiliyorlardı. Bütün bunları hem ağaç kabuklarından yaptıkları kitaplara,  hem de taş tabletlere kayıt etmişlerdi.

Günümüze kalabilmiş en eski kitapları olan Dresden Kitabesi’nde Mayalar’ın 260 günlük döngü üzerinde yoğunlaştıkları görüldü. İlk başta kimi uzmanlar belirli bir periyotta kendini tekrar eden günler zincirinin, herhangi bir göksel ritimle alakasının olmadığı yorumunu yaptı. Ancak daha sonra bu döngünün güneşin değişen kutup ve ekvatoral manyetik alanlarıyla yakından ilişkili olduğu tespit edildi. Güneşin manyetik değişimlerini ortaya çıkaran bu döngünün kesin bilimsel temellere oturtulabilmesi, ancak son yıllarda yapılan modern astronomik çalışmalar sayesinde mümkün oldu.

ipekkigan 8İşte bütün bunlar Mayalar’ın M.Ö 12 Ağustos 3114 tarihinde başlattıkları ‘Uzun Dönem Takvimi’nin ciddiye alınmasının nedenleri. Mayalar’ın takvimine göre dünya 1 milyon 872 bin günde bir çağ değiştiriyordu ve bugüne kadar da tam 4 çağ geçirmişti. Oldukça karışık olan bu takvim bilim adamlarınca ancak yüz yılda çözülebildi. Takvime göre şu anda içinde bulunduğumuz Beşinci Çağ ise 21 Aralık 2012 tarihinde sona erecekti. Ama bazı uzmanlar burada 2 yıllık bir hata payı bulunabileceğini de düşünüyorlar. Çünkü Maya Takvimi’nin, bizim kullandığımız Gregoryen Takvim’e çevrilişi sırasında MÖ 1.yüzyıldan MS 1.yüzyıla geçilmiş ve aradaki 0 atlanmıştı!

Mayalara göre her çağ sonu gibi bu dönemde de güneşin manyetik alanında meydana gelen değişimlerin etkisiyle, yine kutuplarda manyetik alan değişimleri olacak ve bununla birlikte bazı büyük doğa olayları da yaşanacak.  Dünyanın, bundan önce tam 4 kez kutupsal kayma yaşadığı bilimsel verilerle kanıtlanmış durumda. Şu dönemde dünyanın manyetik alanındaki güçlü değişimi ve bunun esas nedeninin de güneşte meydana gelen değişimler olduğunu düşünecek olursak 2012’de Beşinci Kutupsal Kayma’nın yaşanabilmesi hayli olası.

Ama Mayalara göre esas önemli olan yeni çağın başlamasıyla insanlığın yükselişinin de başlayacak olması. Çünkü onlar her büyük fiziksel değişim ile birlikte, ruhsal değişimin de gerçekleştiğine inanıyorlardı. Ezoterik (gizli öğreticilik) bilgilere sahip olan Maya toplumu bunun bir başlangıç olduğunu biliyor, yeni çağ ile beraber insanlığın yukarı çıkışının başlayacağına inanıyorlardı. Hatta çeşitli dinler bu dönemden Altın Çağ, vaat edilen cennet veya Nirvana gibi kelimelerle bahseder. 2012’nin önemi burada. Mayalar’a göre, her çağ değişiminde biraz daha kabalaşan, gittikçe kendini kaybeden, aşağıya inen insanlık tekrar yükselişe geçecek. 21 Aralık 2012 ise bu değişimin ilk adımı olacak.

Mayalar’a inanıyorum. Dünyada bir doğum sancısı var sanki. Farklı şeylerden konuşmaya, farklı yerlerden bakabilmeye başladık ufak ufak. Döngüler üzerine yaratılmış bu evrenin, bir döngüyü bitirip yeni bir döngüye başlaması, yeni döngüyle beraber gördüklerimizin, duyduklarımızın, anladıklarımızın, anlam verdiklerimizin değişebilir olması çok mümkün… 22 Aralık 2012 yine bugün gibi olacak bence. Parlak ve aydınlık bir kış sabahına uyanacağız. Her şey aynı olacak bir gün öncesiyle. Ama insanlık adına değişim başlamış olacak…