HILLSIDER 94 / ELEMENTLERİN GÜCÜ ADINA!

Hillsider Magazine 94 - Elementler 1

Geçen sayıda Hermes ile gerçekleştirdiğim röportajın etkisindeydim hala. Kolay mı, binlerce yılın bilgesiydi O. Yanıma geldiğinde dünya üzerindeki her bir uygarlıktan esinti getirmiş, zamansızlığın büyüsüyle beni sarhoş etmişti.

Bir sonraki buluşmam Güneş Tanrısı Apollo ve Ay Tanrıçası Artemis ile olacaktı. Ve ben Hermes’in baş döndürücü rüzgarının etkisinin altındayken bu birbirinden önemli Olimpos kardeşlerine nasıl dikkatimi verecektim, bilemiyordum. Şu bir gerçekti; bu işi yapacaksam, bu insanüstü karakterlerin çekim alanlarına girmemem gerekiyordu! Mümkün müydü? Cevap belliydi ama hepimiz cevabını bildiğimiz bir çok sorunun peşinden gitmemiş miydik! Tabii ben de bile bile gidecek, beni nereye götürürse götürsün bu sihirli bulutun içinde olmaya devam edecektim.

Apollo ve Artemis görüşme için beni Atina’ya çağırmışlardı. Akropolis’te çok önemli bir toplantı olduğunu ancak oraya gidersem -o da belki- benimle kısa bir süre görüşebileceklerini söylemişlerdi. Tabii Hermes ile haber göndermişlerdi demek daha doğru!

Ne yapalım, el mecbur dedim, atladım bir uçağa Atina’ya gittim. Çok ama çok sıcak bir gündü. Akropolis’e çıkmak da görüldüğü kadar kolay değildi, hem de güneş en tepedeki yerinden buram buram kavururken! Muhteşem tarihi yapıların yanından geçerek yavaş yavaş yukarıya doğru tırmanmaya devam ediyordum.

Athena ile Poseidon’un Atina şehrini almak için mücadele ettikleri tapınağın önüne gelmemi söylemişlerdi. Güneşin sıcaklığı bedenimin ısısını çok yükseltmişti. Fantastik Dörtlü’deki Alev Adam gibi alev almama ramak vardı diyebilirim:) Yerler kuru topraktı ve çevrede bir ağaç bile yoktu. Güneş o kadar tepedeydi ki; arada soluklanmak için bir gölge aradığımda bulamıyordum. Bir taraftan susuzluk, bir taraftan topraktan yükselen ve bütün bedenimi saran ateş, diğer taraftan bitmek bilmeyen tırmanış sanki artık hava almamı da engelliyordu.

Buluşma yerine gelmek üzereyken arkada saklanmış bir çeşme olduğunu fark ettim. Suya doğru nasıl koştum; içtim mi yoksa yıkandın mı hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde 5 dakika sonra kuruyacak kadar sırılsıklamdım ve biraz olsun düşünebiliyordum.

“Bu tanrılar benimle oyun oynuyorlar herhalde.” dedim kendi kendime. Şu perişanlığımı seyredip, “Zavallı ölümlü insanlar!” diyerek eğleniyorlardır. Çeşmenin yanında bitkin bir şekilde otururken ‘tanıdık bir rüzgar’ esti. Saatlerdir aradığım gölge, üstüme düştü sonra. Başımı kaldırdığımda Hermes o yaramaz çocuk bakışlarıyla bana bakıyordu. Kocaman bir gülümseme belirdi dudaklarımda. Kalkıp sarılmamak için kendimi zor tuttum. Zaten sarılamaya kalksam başarabilir miydim onu bile bilmiyordum. Bana Apollo’dan bir haber getirmişti! Görüşme başka bir zamana ve yere ertelenmişti. Sözü sözdü ama şimdi zamanı değildi. Buraya kadar çok yorulduğum için bana bir hediye vereceğini de söylemişti. Ben;  “Ama bunca yolu boşuna mı geldim, Hillsider’ın sonbahar sayısına yazmam gerekiyor bu röportajı, yapmayın etmeyin…” derken bir an nefessiz kaldım, başım döndü. Hermes’in gözlerindeki ışıltıydı galiba o son gördüğüm. “Merak etme” dedi fısıltıyla, “Zamanı geldiğinde senin için her şey çok daha iyi olacak. Sadece şu an sorgulamayı bırak ve olanı kabul et!”

Oturup kaldığım toprağın sertliği yoktu sanki artık. Sıcaklık derimi yakmıyordu. Gözümü yavaşça açtım ve evimde, koltuğumun üstünde oturduğumu fark ettim şaşkınlıkla! Nasıl olabilirdi, yoksa her şey bir rüya mıydı, bu insanüstü varlıklar beni deli etmeye mi çalışıyorlardı! Bacaklarıma bulaşmış kuru, sarı toprak ve hala sırılsıklam olan bluzum olmasaydı rüya gördüğüme inanacaktım.

Apollo’nun hediyesi bu olmalı herhalde, diye düşündüm. Neyse en azından eve gelmem sadece 1 saniye sürmüştü. Sıcaktan ve susuzluktan hayati tehlike atlatmış bile olsam her şeye değerdi bu anları yaşamak. Gerçek dünyaya dönmüştüm ve çok acil yetiştirmem gereken bir yazı vardı. Üstelik yeni bir şeyler bulmalıydım. Hermes’in dedikleri içimi rahatlatmıştı. Mutlaka bir gün Apollo ve Artemis ile buluşacaktım. Belli ki çok daha farklı ve güzel şeyler olacaktı. Boşuna “Zamanı geldiğinde her şey senin için çok daha güzel olacak.” dememişti büyük bilge! Sözünü dinledim ve hiç bir şeyi didiklemeden kendimi olasılıklar nehrine bırakıverdim…

Ama tabii hala yeni bir astroloji yazısı yazmam gerekiyordu:) Ben de Akropolis’te en çok hissettiğim şey üzerine yazmaya karar verdim: 4 Element!images1

Astrolojide 4 Element

Birçok şeyde olduğu gibi astrolojide de 4 element çok önemli rol oynar. Yaşamın kaynağı ateş, hava, toprak ve su! Astrolojide doğum haritasındaki gezegenlerin bulundukları burçlara göre belirlenen element dağılımı karakterimizin de belirleyicilerindendir.

Yükselen, Güneş ve Ay’ınızın hangi burçlarda olduğu element dağılımının en önemli belirleyicilerinden olsa da, bunlarla birlikte gerçek sonucu Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn ve haritanın tepe noktasının da bulunduğu burçların elementsel toplamı oluşturur.

Eğer bir kişinin haritasında herhangi bir element, belli bir oranın üzerindeyse veya altındaysa – ki bu oranı % 70 ve üstü veya % 15 ve altı diye tabir edebiliriz- o zaman kişinin üzerinde zorlayıcı etkiler olarak kendini göstermeye başlayabilir. Bu durum, elementlerin dengeli dağılımına göre çok daha önemlidir. Kişi bunun üzerinde farkındalık sahibi olursa kendini dengeleyebilmesi için yapması gerekenleri de bilecektir!

Bu 4 elementin varlığı, vurgusu veya eksikliği astrolojik olarak insan üzerinde ne gibi etkiler mi oluşturuyor? Merak ettiyseniz biraz anlatayım…

Ateş Elementi

Ateş elementine sahip burçlar tahmin edebileceğiniz gibi Koç, Aslan ve Yay’dır. Ateş elementi canlılığı, heyecanı, hevesi ve dünyaya renk getiren enerjiyi anlatır. Yaşam enerjisi, cesaret, motivasyon ateş elementinin tariflerindendir.

Bu yüzden ateş burçları enerjik, dürüst, hayata bağlı, coşkulu, çocuksu ve iyimserlerdir. Kendilerini seven ve özgüvenleri yüksek bir yapıları vardır, egoistliğe doğru meyil edebilirler.  İyi niyetli olmalarına rağmen, bazen istekleri çok yoğun ve hatta zorlayıcı olur ki; bu diğerlerinin duygularını incitebilir. Fiziksel aktiviteden, eğlenceden ve özellikle spor yapmaktan keyif alırlar.

Ateş aşırı vurgulandığında yani doğum haritasındaki gezegen ve kişisel noktalarının çoğunluğunun ateş burçlarında olması durumunda kişi fazla hareketli, huzursuz, hayata karşı ısrarcı, sürekli bir şeyler yapmakla meşgul olur. O kadar ki bu aşırı hareketlilik ve isteklilik hali kendilerini yakacak düzeye ulaşabilir. Güçleri kontrol dışına çıkabilir, sabırsız, kavgacı, düşüncesiz, aşırı bencil kişiler olabilir. Egolarının çok yüksek olması, başkalarını küçümsemeyi; fazla iyimser ve özgüvenli olmaları ise hayal kırıklıklarını getirebilir.  Aşırı ateşi dengelemek için soğuk ve nemli besinler, tahıllar, kök bitkiler ile beslenmek, papatya çayı gibi sakinleştirici ve uyku düzenleyici çaylar tüketmek iyi gelebilir. Ayrıca Thai Chi, Qi-gong gibi yavaş, nazik hareketlerle ve özel nefes teknikleriyle yapılan çalışmalar da tercih edilebilir.

Eksik olan ateş elementi ise çok önemlidir. Çünkü ateş canlılık kaynağıdır. Ateş burçlarında çok az veya hiç gezegeni olmayan kişiler fiziksel olarak güçsüz ve enerjisiz olurlar. Cesaretsiz, yaşama karşı güvensiz, iyimserlikten uzak bir yapı sergilerler. Güzel haber ise ateşin eksikliği, dengelemenin en kolay olduğu elementtir. Çünkü sadece spor yapmak veya düzenli fiziksel egzersizler bile ateşin yükselmesini sağlayacaktır. Ya da benim gibi Ağustos ayında ve özellikle saat 12’de Akropolis’e çıkabilirsiniz!J

Hava Elementi

Sevgili İkizler, Terazi ve Kova burçları hava elementinde olan burçlardır. Hava elementi iletişimi, sosyalliği, zihni ifade eder. Merak etmek, objektif olmak, olayları her yönüyle değerlendirebilmek, her şeyi önce düşüncede var etmek ve öğrenmek hava elementini anlatır.

Dolayısıyla hava burçları da bu özellikleri taşır. Doğum haritasında hava elementi yüksek olan kişiler genellikle entelektüel kapasitesi yüksek, konuşmayı seven, rahat iletişim kuran, mantığını kullanabilen, zeki, hareketli, analiz yeteneği olan, meraklı kişiler olurlar.

Ama her elementin olduğu gibi haritadaki aşırı hava vurgusu da bir dengesizliğe yol açar ve kişilerin üzerinde yıpratıcı etkileri olabilir. Öncelikle zihinlerinin aşırı çalışması çok yorucudur, ortaya kafasının içinde yaşayan bir kişi çıkabilir. Düşündüklerini hayata geçirmekte zorlanabilirler. Aşırı hava vurgusu bazen kişiyi düşüncelerine hapsedebilir! Sinir sistemleri çok hassas ve aktif olabilir.

Dingin ve sakin müzikler dinlemek, meditasyon ve yoga yapmak bu aşırı vurguyu dengelemek için çok faydalı olacaktır.

Eksik hava elementi ise en anlaşılamayan eksikliktir. Çünkü doğum haritalarında hava burcunda gezegenleri ve kişisel noktaları az olan veya hiç olmayan kimseler, kendi düşüncelerini çok beğenir, en mantıklı ve objektifi aramakla uğraşmayıp sadece bildiklerini yoldan ilerlerler, tabi bunun en doğru yol olduğunu düşünerek! Dolayısıyla kendilerindeki eksikliği anlamaları çok da mümkün değildir. Bazen hava eksikliği kişiye içe dönük ve suskun bir yapı da verebilir. Bu kişiler sürekli anlaşılamadıklarını düşünebilir veya kendini bir türlü ifade edemediklerini hissedebilirler.

Hava elementini dengeye getirmek için çözüm yolu ateş elementindeki kadar kolay değildir. Ama insanlar genellikle kendilerinde eksik olan elemente doğru çekilirler. Doğal bir tamamlanma hali. Eş ve arkadaş seçimleri ve iletişim ağırlıklı meslek seçimleri ile farkında olmadan kişi kendini dengelemeye çalışıyor olabilir. Ayrıca dışarıda yapılan düzenli günlük yürüyüşler oksijen alımını artırarak, zihin yenilenmesine yardımcı olacaktır.

Hillsider Magazine 94 - Elementler 2

Toprak Elementi

Zodyak’ın en ayağı yere basan, toprak elementinin hakimiyetindeki burçlara ‘Merhaba’ diyelimJHangileri mi diyorsunuz, tabii ki Boğa, Başak ve Oğlak!

Ne istediklerini bilen, çalışkan, kararlılık ve sabırla adım adım hedefe ilerleyen, yaşamlarındaki her şeyde güven ihtiyacı duyan, olayları somutlaştırıp ortaya çıkaran, fiziksel duyularıyla ve maddi dünyanın gerçekliği ile iç içe olan toprak enerjisi.

Toprak elementi kendine ait olanı koruyan, tutan, biriktiren, toplayandır. Elle tutulur, gözle görülür yani somut olanla ilgilidir.

Toprak vurgusunun yoğunluğu hayal gücü eksikliği, kıpırdayamama, sıkıcı ve monoton bir hayat, fazla gerçekçi, katı ve depresif bir yapı getirebilir.

Harekete geçmekte, hareket etmekte zorlanabilirler. Bu nedenle metabolizmaları ve sindirim sistemleri yavaş çalışır. Hafif beslenme tarzını tercih etmeleri, düzenli egzersiz yapmaları – ki yapmamak için her zaman çeşitli bahaneleri hazırdır- toprak fazlalığının getirdiklerini dengeleyebilir.

Eksikliği ise fiziksel beden ihtiyaçlarını fark edememe, olayları somutlaştıramama, düzenli ve takip edilmesi gereken işlerde sorun yaşama, muhasebe tutmak, ödemeleri planlamak  gibi konularda sıkıntı, rutin işleri pratik şekilde tamamlayamamak gibi zorluklar getirebilir. Bıraksan yemek yemeği bile unutabilecek kadar her türlü fiziksel ve bedensel ihtiyaçlarını göz ardı etmeye meyilli oldukları için düzenli yemek yemek, su içmek, uyumak, dinlenmek gibi konulara ayrıca özen göstermeleri gerekir.

Toprak eksikliğini dengelemenin en kolay yollarından biri toprak ile temas etmek – mesela arada ayakkabıları çıkarıp çime, kuma, toprağa basmak-  seramik, bahçe, peyzaj türü hobiler edinmektir. Ayrıca zaten toprak elementi yüksek kişileri hayatlarına almış veya mühendislik, bankacılık gibi işleri yaşamlarına katarak toprak enerjisini dengelemeye çalışmış da olabilirler.

Su Elementi

Su elementi tüm evreni severek kucaklamaktan, saplantılı takıntılara, nefes aldırmayan korkulardan, derin ve boğucu hissiyatlara kadar tüm duygusal tepkileri temsil eder.

Su burçları Yengeç, Akrep ve Balık’tır. Su elementi burçları derin hisselere sahip, empati kurabilen, karşısındakinin ihtiyaçlarına duyarlı, evrenin bilgeliğine karşı farkındalıkları yüksek olan burçlardır. Suyun soğuk ve karanlık tarafını da belirtmek lazım tabi! Gizem, manipülasyon, saplantı, düş dünyasında kaybolmak, sınırları çizememek, gerçeklerden kaçmak su elementinin bünyeye gizlice yayılan etkileridir.

Doğum haritasında gezegenlerinin ve kişisel noktalarının büyük çoğunluğu su burçlarında yerleşen kimseler su elementi aşırı vurgulu kimselerdir. Ve bu dengesizliğin en belirgin özelliği kişinin kendisini büyük bir okyanusta dümensiz, küreksiz, pusulasız bir teknede sürükleniyor gibi hissetmesidir. Hayal güçleri çok yüksek ve sezgileri çok keskindir. Spritüel ve okült konulara doğal yetenekleri vardır. Bir kişiye ve konuya kendilerini samimiyetle adayabilecek kadar verici ve cesur olabilirler. Ama aşırı hassas, kırılgan, gerçeklerden kaçmaya müsait yapıları dolayısıyla buna yardım edebilecek alkol ve uyuşturucu gibi maddelere karşı da eğilimli olabilirler. Su elementinin aşırı yüksekliği bazen çekingen ve fazlasıyla içe dönük bir yapı verebilir. Mantıktan uzak ve sübjektiftirler. Olayları konuşarak, ortaya çıkararak halletmek yerine daha sinsi ve gizliden ilerlemeyi tercih edebilirler. kapak_baski*1 copy

Ödeme meyilli olan bedenlerini dengeye getirmek için sıvı alımı azaltılmalı, fesleğen, kekik ve maydanoz gibi ödem giderici bitkiler tüketilmeli ve gerçeklik algısından uzaklaştıran, bağımlılık geliştiren her türlü maddenin kullanımına karşı çok dikkatli olunmalıdır.

Su vurgusu eksikliği ise psikolojik, fiziksel ve duygusal sorunlara neden olabilir. Kendi duyguları ile temasa geçmekte zorlanan bu kişiler için duygularını ifade etmek oldukça zordur. His dünyası yabancı gelir. Empati kurmak ise neredeyse imkansız! Çoğunlukla soğuk ve mesafeli kişiler olur. Duyguyu korkutucu ve tehlikeli olarak algılarlar. Bu kişiler otomatik olarak duygularını rahat ifade eden insanlara çekilir, kendilerini bu şekilde dengeye getirmek isterler. Ayıca karşısındakini anlamaya odaklanacakları öğretmenlik, psikologluk gibi meslekleri tercih ettikleri de görülür. Bütün bunlar kişinin kendindeki eksik elementi dengelemeye çalıştığı bilinçdışından gelen doğal itilimlerdir.

Su ile temas edilmesi, bol su içilmesi, deniz kenarında vakit geçirilmesi, meditasyon ve özellikle yin yoga yapılması da su eksikliğini dengeye getirmek için kullanabilecek yöntemlerdir. Sanatsal faaliyetler; resim, müzik, yazı yazmak gibi duygularını dışarıya ifade edebileceği alanlara yönelmek de iyi gelecektir.

Elementlerimizin dengelenmesi temennisi ile, bir sonraki sayıda görüşmek üzere..