HILLSIDER 56 / SOLUK SOLUĞA ALACAKARANLIK…..Stephenie Meyer

H56-kapak-yuksek“Yok artık!” dedim arkadaşıma. Elinde tuttuğu kitaba bakıyordum. Değişik, akıcı, kolay okunacak bir kitap arıyordum çıkacağım tatilde okumak için ama 16-19 yaş ortalamasının ağzından düşmeyen Alacakaranlık kitabını da okuyacak değildim. “Yine bir vampir hikayesi bu değil mi?” dedim. Kan, dudakların arkasında gizlenen sivri dişler, bu vampirlerin cazibesine dayanamayarak ölüme mahkum olan zavallı insanoğlu… “Valla” dedi arkadaşım, “kiminle konuşsam bu kitaptan bahsediyor. Ben alıyorum.” Biraz müstehzi bir ifade ile yanından uzaklaştım…

Sonra mı? Alacakaranlık filmini tam 2 kere seyrettim, serinin diğer 3 kitabı olan Yeni Ay, Tutulma ve Şafak Vakti’ni yaklaşık 1 ay içinde bitirdim. Yetmedi 12 bölümü internete düşmüş  olan Geceyarısı Güneşi’ni de bir güzel okudum. Daha da bitmedi; bir de sağda solda çıkan nerdeyse bütün haberlerden de ilgimi hiç mi hiç eksik etmedim. Şimdi de bir heyecan Yeni Ay (New Moon) filminin gösterim tarihini bekliyorum. Tabii teknoloji sayesinde etrafta dönen fragmanlarını gördüm bile.

Peki neden mi böyle oldu? Her şey filmini seyretmemle başladı. Ben de dünyadaki Twilight Saga (Alacakaranlık serisine böyle deniliyor!) akıntısına kapılan 40 milyon insandan biri oluverdim. Hani bu kitabı aldı diye burun kıvırarak arkadaşımın yanından ayrılmıştım ya, işte hemen o gece beklenmedik bir şekilde Twilight’ı seyrettim. Film bittiğinde bir şeyler daha görebilmek umuduyla hala ekrana bakıyordum. Hikaye güzeldi, farklıydı ve fantastik öğeler öyle güzel işlenmişti ki, bir yerlerde bu hikayenin gerçekten yaşanıyor olduğuna yemin edebilirdim. Alacakaranlık; narin görünümüne karşı içinde büyük bir güç taşıyan duru güzel Bella Swan ile neredeyse 100 senedir 17 yaşını yaşayan inanılamaz etkileyici, insan gibi kalmak, hissedebilmek için büyük mücadele veren, koruyucu vampir Edward Cullen’in doyumsuz, zorlayıcı, tahmin dışı ve karşı konulamaz aşkını anlatıyor.

“Üç şeyden kesinlikle emindim. Birincisi, Edward kesinlikle bir vampirdi. İkincisi, onun ne kadar güçlü olduğunu bilmediğim bu vampir yanı benim kanıma susamıştı. Üçüncüsü, ona koşulsuz ve geri dönülemez biçimde aşıktım.” Bella – Alacakaranlık ( Twilight )

Tanıdığımız, bilindik vampirler yoktu burada. Kanlı dişler, boyundan ısırılmalar, tabutta yatmalar, güneşte yanmalar falan da yoktu. Belki bunda serinin yazarı Stephenie Meyer’in daha önce hiç vampir filmi seyretmemiş olmasının da bir etkisi vardır! Beni en çok etkileyenlerden biri ise özellikle başrol oyuncularının, karakterlerle bire bir örtüşmüş olmasıydı. Edward Cullen’i gördüğümde (Robert Pattinson) “Bir vampir ancak bu kadar insan olabilir” diye düşündüm. Aynı şekilde Bella karekterini canlandıran Kristen Stewart’ın oyunculuğu da hikayenin gerçekliğini oldukça artırıyordu. Her ne kadar kitaptaki karakterleri filme yeterince yansıtamadığı gibi eleştiriler alsa da filmin yönetmeni Catherine Hardwicke’i de oldukça başarılı buldum. (Maalesef yapımcı şirketle düştüğü anlaşmazlık yüzünden Yeni Ay için Altın Pusula filminin yönetmeni Chris Weitz ile anlaşılmış!) Müziklere de diyecek söz yok tabi !

Film önyargılarımı tamamen yok edince tatil kitabım tabii ki New Moon (Yeni Ay) oldu. İsminden de anlaşılacağı gibi Bella’nın hayatının en karanlık döneminin anlatıldığı Yeni Ay, Alacakaranlık filminden çok daha lezzetli geldi bana. Belki film seyretmekle, kitap okumak arasındaki ince ama belirgin fark yüzündendir. Stephenie Meyer, Edward tarafından terk edilen Bella’nın yaşadığı o derin çıkmazları, fazla edebi oyunlara girmeden, o kadar etkileyici bir şekilde anlatmış ki! Sayfalarca okumanıza rağmen Bella’nın o renksiz, sessiz, kimsesiz ve paranoyaklaşan dünyasından sıkılmıyorsunuz.  Edward karakteri kitabın çoğunluğunda yer almamasına rağmen Alacakaranlık kadar sürükleyici, merak uyandırıcı, bir solukta okunan bu roman serinin en iyilerinden bence.  Hatta Edward’ın romanda bu kadar az yer alması, New Moon filminin yeni yönetmenini oldukça tedirgin etmiş. Çünkü bütün dünyada bir Robert Pattinson çılgınlığı yaşanıyor. Açıkcası filmi ikinci kez seyretmek için sinemaya gittiğimde, Robert’ın ilk gözüktüğü sahnede sinemadaki bütün kızların çığlık atarak, alkışladıklarına bizzat şahit oldum. Kemikli yüz yapısı, ancak bir vampirde olabileceğini düşündüğünüz ağız biçimi ile birbirine benzeyen Hollywood yıldızlarından ayrılan sanatçının, Edward Cullen ile mükemmel uyumu ve etkileyici oyunculuğu bu çılgınlığı ortaya çıkarmış olsa gerek.  Bu yüzden serinin ikinci filminde Edward’ı daha çok gösterecek bazı formüller aradıkları söyleniyor.

“Mutluluk. Bütün bu ölme olayını katlanabilir yapmıştı. Akıntı mücadeleyi kazandı ve beni sert bir şeyin üzerine attı, görünmez bir kayanın üzerine. Göğsüme, sanki bir demir gibi hızla çarptı ve ciğerlerimdeki havanın hepsi gümüş kabarcıklar halinde çıktı. Su bütün boğazıma doldu. Demir beni batırıyordu. Edward’dan uzaklaştırıyor, derin karanlıklara çekiyordu, okyanusun dibine. Hoşça kal, seni seviyorum.” Bella – Yeni Ay (New Moon)

Dizginleyemediğim merakım önce Tutulma (Eclipse), ardından Şafak Vakti (Breaking Down) sayfalarında gezinmeme neden oldu. Olayların durulduğu bir geçiş dönemini anlatan Tutulma’da aradığım tanıdık tatları çok bulamadım. Tekrarlanan ifadeler ve duygular ile karşılaştım. Ama yine de bunlar, gece yarılarına kadar kitabı okumamı engellemedi. Aslında filmi çekildiğinde kitaptan daha başarılı olacağını düşünüyorum.

“Kollarını etrafıma sardı ve yasalara aykırı olması gereken bir şekilde beni öpmeye başladı. Fazla ikna edici, zorlayıcı ve baskıcıydı. Aklıma hakim olmaya çalıştım… Ama çabucak ve tamamen başarısız oldum.” Bella – Tutulma (Eclipse)

Şafak Vakti ise benim kopma noktam oldu. Kitabın başlarında yoğun şekilde kullanılan ikili anlatım dikkatimi çekse de, bu yeterli olmadı. Neredeyse kitabın yarısına kadar olayları Bella ve Jacob’ın (Twilight Saga’nın ikinci önemli erkek karekteri, özellikle Yeni Ay’da çok ön plana çıkıyor.) ağzından dinlerken, bütün seri boyunca beklenen ama bence hikayeyi ayakta tutan ana unsurun ortadan kalkmasıyla bütün ilgimi neredeyse kaybettim. O sayfalardan sonra sıkılmaya başladığımı bile söyleyebilirim. Sonradan okuduğum kadarıyla bazı eleştirmelerin de benimle benzer düşüncelerde olduğunu gördüm.

“Korkma” diye mırıldandım. “ Biz birbirimize aidiz”. Kendi kelimelerimin doğruluğuyla ben de bir anda şaşkına dönmüştüm. Bu an öyle kusursuz, öyle gerçekti ki, hakkında şüphe etmenin yolu yoktu. Kolları bana dolanmış, beni öyle sarmalamışken…Vücudumdaki her hücrenin canlı olduğunu hissedebiliyordum.” Bella – Şafak Vakti ( Breaking Down)

Ama son kitapta yaşadığım bu küçük hayal kırıklığı beni Alacakaranlık serisinin takipçisi olmaktan uzaklaştıramadı. Stephanie Meyer’ın yazmaya başladığı ama bir şekilde ilk 12 bölümü kitap daha bitmeden internete düşen Geceyarısı Güneşi’nin (Midnight Sun) peşine düştüm. Serinin devamı değil aslında bu kitap. Alacakaranlık kitabının Edward’ın ağzından anlatılmış hali. Birinci kitapta geçen ve Bella’nın gözlerinden seyrettiğimiz bütün olayları, Edward’ın sesiyle dinlemek, kulaklarıyla duymak ve onun duygularından Bella’ya geçmek inanılmaz keyifli olmuş. Aynı olayları okumama rağmen, yepyeni, tadılmadık lezzetler sundu bana.  Yarım kalması çok sinir bozucu tabii. Daha yazarken kitabının internete verilmesi o kadar sinirlendirmiş ki yazarı, Geceyarısı Güneşi’nin devamını yazmama kararı almış. Tabii milyonlarca hayranının baskısına dayanabilirse…

“Ölü, donmuş bir kalp kırılabilir miydi? Benimki kırılacak gibi hissediyordum.
“Edward” dedi Bella. Kapalı gözlerine bakarak donakaldım. Uyanıp beni burada yakalamış mıydı? Uyuyor gibi gözüküyordu, yine de sesi çok berraktı. Sessizce içini çekti ve sonra huzursuzca döndü. Hala uyuyordu ve rüya görüyordu. “Edward” diye mırıldandı yavaşça. Rüyasında beni görüyordu. Ölü, donmuş bir kalp tekrar atabilir miydi? Benimki atacak gibi hissediyordum. “Kal” diye içini çekti. “Gitme. Lütfen, gitme” Beni rüyasında görüyordu ve kabus bile değildi. Onunla kalmamı istiyordu. Beni saran duygulara isim vermek için uğraştım; ama onları anlatabilecek kadar güçlü kelimeler yoktu. Uzun bir süre, içlerinde boğuldum. Yüzeye çıktığımda, önceden olduğum adam değildim. Hayatım bitmeyen, değişmeyen bir geceydi. Her zaman, gereksinim olarak, benim için gece olmalıydı. O zaman şu anda, gecemin yarısında, güneşin doğuyor olması nasıl mümkün olabilirdi?” Edward – Geceyarısı Güneşi (Midnight Sun)

Alacakaranlık serisi bütün dünyada bir bağımlılık yaratmış durumda. Benim en başta tahmin ettiğimin aksine hemen her yaştan takipçisi mevcut. Karakterlere karşı aşırı bir bağlılık var. Twilight Saga tam 37 farklı dille çevrildi. 40 milyondan fazla kopya sattı. İlk roman Alacakaranlık,  son yılların en iyi kitabı ünvanını kazandı. 35 milyon dolara çevrilen filmi, 200 milyon dolar hasılat yaptı. Serinin 4 kitabı birden hala kitapçıların en çok satanlar bölümünde duruyor. Stephenie Meyer ilk kitabı olan Alacakaranlık sayesinde ‘Yılın En Çok Ümit Veren’ yazarlarından biri seçildi ve artık birçok önemli yazardan çok daha ünlü olduğu kesin. “Peki bu tutkuyu yaratan esas nokta nedir acaba” diye sordum kendi kendime. Sorunun tek bir cevabı yoktu ama; üç şeyden kesinlikle emindim. Birincisi ben kesinlikle bir insandım. İkincisi işte tam bu yüzden feci uykum gelmişti. Üçüncüsü, başta burun kıvırmama rağmen insanı rutin yaşamdan koparıp, hiç yormadan kuvvetli bir hayal gücüyle süslenmiş Alacakaranlık Diyarı’na götüren gizemli romanlar serisini koşulsuz ve geri dönülemez bir şekilde sevmiştim!!!

 *************************************************************

TwIlIgt Saga – Notlar:

  • Çekimleri hala devam eden Yeni Ay (New Moon) filmi 20 Kasım 2009’da bütün dünya ile aynı anda Türkiye’de de gösterime girecek.
  • Tutulma (Eclipse) filminin ise 2010’da gösterime girmesi planlanıyor.
  • Stephenie Meyer’in son projesi olan Twilight Saga: The Official Guide kitabının 2009’un sonuna doğru çıkacağı söyleniyor. Twilight Saga için bir rehber niteliğinde olan kitapta, karakter profilleri, soy ağacı haritaları, önemli birçok ekstra bilgi ve verilen bilgilerin tam olarak nereye ait olduğunun rahatça bulunabilmesi açısından kitaplarda bakılması gereken yerleri gösteren not bölümleri de bulunacak.
  • Twilight Saga’nın birinci kitabı Alacakaranlık New York Times tarafından editörlerin seçtiği kitap olurken, Publishers Weekly tarafından ‘Yılın Kitabı’ ve Amazon tarafından ise ‘On Yılın En İyi Kitabı’ seçildi.

STEPHENIE MEYER:

Stephenie Morgan Meyer, 24 Aralık 1973 Hartford, Connecticut doğumlu. Brigham Young Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Üç oğlu ve kocası ile birlikte Arizona Phoenix’te yaşamakta. İlk romanı Twilight’ı 3 ayda bitirdi ve bu seriyle büyük okuyucu kitlelerine ulaştı. 2005 yılında ‘Geleceği En Parlak Yazar’ seçildi.