HILLSIDER 74 / MASAL TADINDA BİR HAYAT … AYŞE KUCUROĞLU

h74 KAPAK - son yeniHayatın tam içinde. Dolu dolu yaşıyor. 5 çocuğu, Happily Ever After isminde harika bir restoranı, gazetede çıkan yazıları, hobileri, aktif bir sosyal yaşamı, bütün bunların hepsiyle ince ince ilgilenebilecek kadar zamanı, hünerlerini kullanabilmek için büyük bir gücü, yaşama ve eşine karşı bitmek bilmeyen kocaman bir aşkı var. Benim gözümde adeta bir masal kahramanı! Zaten bütün bunları aynı hayatta nasıl bir araya getirebiliyorsunuz diye sorduğumda “ Biraz plan, biraz da sihir.” diye cevap verdi

İpek Kigan : Çocukken yaşam sizin için ne ifade ediyordu hatırlıyor musunuz?

Ayşe Kucuroğlu: Çocukken yaşam benim için en çok kız kardeşlerim ve ailemle bir arada olmaktı. Sokakta oyun oynamak, lastik oynamak, bazen de patenle kaymak demekti! Anneme seslenip, sepetle aşağı su göndermesini istedikçe annem çıldırırdı. Çocuk olmak, hem de o yıllarda, sanki bambaşkaydı. Bugüne bakınca, sokakta oynamak en büyük özgürlükmüş meğer.

Hangi aile büyüyünüz sizin kahramanınızdı?Hillsider 74_türkcell_1

Sanırım dayım! Şimdi hayatta değil. Çok cesur, eğlenceli ve bizimle çok vakit geçiren bir dayıydı. Tommiks, Teksas severdi. Öğle yemeklerinden, akşam yemeklerine uzanan bir masa keyfi vardı. İlk şarabı onunla içtim. Bir de Bodrum’a ve Amerika’ya bayılırdı.

Kalabalık bir ailenin içinde mi büyüdünüz?

Kız kardeşlerim Ülkü ve Sinem olduğunda kalabalık sayılabilir. Tam bitişiğimizde, artık aile olarak kabul ettiğimiz Begüm ve Evren otururdu. O gün, bugün hiç ama hiç ayrılmadık. Şimdi Happily Ever After’da Sinem ve Ülkü ile beraber çalışıyoruz.

En sevdiğiniz aile ritüeliniz neydi?

Annemin Samatya’da bir eczanesi vardı. Nilay Eczanesi. Tüm Yedikule ve Samatya halkı annemi çok sever ve tanırdı. O zamanlar eski İstanbullular oldukça yerleşikti. Gerçek bir semt kültüründe büyüdüm. Kendimi şanslı sayıyorum. Kilisenin papazından, hemşire Bayan Lili’ye, Foto Cevdet’ten, çerçeveci İhsan Bey’e… Eczanenin üst katında annemin arkadaşı otururdu. Sevgili Uğur Dündar’ın kız kardeşiydi. Beklerdim ki Uğur Dündar gelsin de ve onu göreyim diye. O kadar maviydi ki gözleri…Çocukken aşık olmuştum ona.

En sevdiğim ritüel sanırım okul çıkışı eczaneye gelip, yan kahveden bir çay söyleyip, sokak simidi yemekti. Onun keyfi başkaydı. Eczane de otururken, tüm semt sakinlerinin en ufak sağlık sorununda anneme koşup, gelmelerini seyretmek hoşuma giderdi.

Nerelerde yaşadınız üniversite çağına kadar?

Ben doğduğumda Bakırköy’de oturuyormuşuz. Annemin eczanesine yakın diye sonra Yedikule’ye taşındık ve çocukluğum orada geçti. Sonra Florya’ya taşındık. Bizim Florya oldukça sessiz olduğundan arkadaşlarımla genellikle Yeşilköy’de bir araya geliyordum. Dilim Pizza, Yeşilköy Spor Kulübü, Çınar Otel’in havuzu beni büyüten yerler.

Üniversitede de Çin Dili ve Edebiyatı okumuşsunuz. Neden Çin dilini öğrenmek istediniz?

Lisede yabancı dili sevmiştim. İngilizcede çok iyiydim. Aslında psikoloji okumak çok istemiştim. Ama o bölüm için 40 matematik sorusuna doğru cevap vermem gerektiğini öğrenince lanet olsun deyip vazgeçmiştim. Matematik insanı değildim! Ama günlerce yazı yazıp, edebiyatın içinde kaybolabilirdim mesela. Lise sonrası bir arkadaşımla Tayland’a gitmiştim. Tek bir sırt çantası alıp gittiğim bu seyahat sonrasında Uzakdoğu ile ilgili bir şeyler okuyabileceğimi hissetmiştim. O yıl tek bir bölüm yazıp o bölüme girdim. İstanbul’da tek bir yerde, Fatih Üniversitesi’nde Çin Dili ve Edebiyatı vardı. Tam aradığım lezzetteydi. Yabancı dil ile ilk sıralamalara girerek hem burslu, hem de ödüllü bir biçimde bölümü kazandım. 4 yılda bitti ama ben de bitmiştim.

Çince öğrenmek size ne gibi değerler kattı?Hillsider 74_türkcell_1

‎Bana bende olmayan bir şeyi öğretti Çince; sabretmeyi… Yoksa yazınız güzel olmaz ve okunmaz. Sakinlik ve dinginliği öğrendim. Aileye düşkünlükleri, kadına gösterdikleri saygıları, yaşama verdikleri önem, bir çay demlemedeki ritüel her şeye değerdi. Tezim Çin Seddi’nin çevresindeki yeme içme kültürleriydi. Bakın o zaman bile yemeğe ilgim varmış 🙂

Hiç Çin’e gittiniz mi?

Evet gittim.

Ülkenin en çok nesini sevdiniz?

‎Bu kadar büyük bir meydan görmedim hiç. Herkesin, su yerine yeşil çay tükettiği bir ülke. Çok sigara içiyorlar. Çin Seddi çevresindeki el yapımı halılar harikadır. Dünyanın en iyi mutfaklarına sahipler. Yıllarca Mao’nun gölgesiyle o kadar titrekler ki; yolda birine saati sorunca hala kaçan insanlar var. Bir ülkeyi tanımak isterseniz ya düğününe ya da pazarına gidin der yolculuk terapisti arkadaşım Zeynep Boneval. Gelinlikler kırmızı. Hala bu geleneği sürdürüyorlar. Çok mahremdir evleri ama evlerinde o kadar misafirperver olurlar ki; mahcubiyetten ölürsünüz.

Happily Ever After’dan önce nerelerde çalıştınız?

Açıkçası okudum, gezdim, dolaştım. Ciddi anlamda çalışmadım. Bu benim ilk girişimim oldu.

Happily Ever After nasıl doğdu?

Happily Ever After çok tatlı bir girişimle hayat buldu. Bebek’te evimizin karşısında bulunan küçücük cep kadar dükkanı emrivaki ile kiralayarak işe koyulduk. Beni yerimden kaldırıp ‘hadi’ diyen Ceren Büke olmuştu. Birlikte başladık, bana çok yön kazandırmıştır. Sonra ben tek başıma devam ettim.

Restoranınızı farklı kılan sizce nedir?

Farklı tarafı bence el bebek gül bebek günden güne büyümesi. Müdavimleri arttı. Bir bebek gibi büyüdü. Bu yıl 9 yılı geride bırakmış oluyoruz. Sürekli orada bulunmak işin yarısı. Ayrıca bir aile işi haline geldi. Umarım ki çocuklarımdan biri devam eder. Bebek Badem Ezmecı Sevim Ablamız gibi olmak isterim. Ve ismi de farklı taraflarından biri bence. Eşim Taner’in bulduğu dâhiyane fikirlerinden biri.

Hillsider 74_türkcell_1Happily Ever After’da yapmayı en çok sevdiğiniz şey?

En çok bakery ürünlerini yerleştirmek. Günün yemeklerini belirlemek. Taze ekmek kokusu ve fonda çalan güzel bir caz müzik…

 

Bebek semtinde yaşıyor ve çalışıyorsunuz. Hayatınızın çoğu orada geçiyor. En çok nesini seversiniz Bebek’in?

Dünyanın neresine giderseniz gidin Bebek’i özlersiniz. Sabah erken saatlerde kuş cıvıltıları,  taze park kokusu. Bebek Kahve’den Özcan’a sataşmak. Santral Şarküteri’den peynir almak. Pasajdaki gazetecimden gazeteleri almak, bir de yanında bir buket çiçek… Daha ne olsun.

Aralarında çok az yaş farkı olan 5 harika küçük çocuğunuz var. Evlisiniz, haftanın muhtemel 7 günü açık ve gece de açık olan, bizzat başında durduğunuz bir restoranınız var, Vatan gazetesinde yazılarınız çıkıyor, moda ile ilgileniyorsunuz, spor yapıyorsunuz,  çok aktif bir sosyal hayatınız var. Hepsini dengeli bir şekilde nasıl yürütebildiğinizi, zamanınızı nasıl efektif olarak kullanabildiğinizi açıkçası oldukça merak ediyorum. Varsa bu işin bir püf noktası, paylaşırsanız çok sevinirim. 

İşin içinde biraz sihir, biraz plan var:) Önce planlı kısmı anlatayım. Evimiz ve işimiz alt alta üst üste. Bu çocuklarım için bir şans, bizim içinse ömür uzatma aslında. Birçok yere yetişebilmek ya da anında restoranında olmak için tek yol. Sihir kısmına gelince, sanırım o şiirin adı aşk olsa gerek. Eşim Taner’e duyduğum bitmez aşkım! Bir de ondan öğrendiğim hayat pratikliği ile kazandığım hız. Karar alırken, yazarken ya da yürürken hep desteğini omzumda hissettiğim, hep bizimle olan iyi bir sevgili ve harika bir baba Taner. Böylece her bir tarafa yetecek enerjiyi biriktirebiliyorum. Haftada bir sefer kız arkadaşlarımla yediğim güzel bir yemek, içtiğim bir kadeh içki, çocuklarımdan aldığım onca ses ve güzellik hayatımı çevirmeme yetiyor. Dışarıdan çok ortada gözüksem de, evde küçücük, modern konservatif bir aileyiz.

Bütün doğumlarınız için Amerika’ya gitmişsiniz sanırım. Neden Amerika’da doğum yapmayı tercih ettiniz?

Evet,  tüm doğumlarımı harika doktorum Lemi Ergin İbrahimoğlu takip etti. Ve doğru zamanda Kaliforniya’ya yolcu etti. Hayatımın en önemli insanlarından biridir doktorum Lemi. Her zaman doğru yönlendirmeler ve iyi destek ferahlığı ile benim gibi hafif pimpirikli bir kişiye 5 bebek taşırken en büyük yardımcıydı. Sonrası San Diego, La Jolla’da normal doğum.

Buradan uzak kalmak, hamileliğin en sonlarına doğru bire bir doğacak bebeğe konsantre olup,  ılık güneşte uzanmak gibisi yok. Tabii ki çocuklarımızın ikinci bir şansları olmasını da düşündük. Bu sayede Amerika’daki farklı üniversite eğitimlerinden faydalanabilirler. Ayrıca  biz zaten yazları orada olmayı seven insanlarız. O kültürü, yaşamı, hayat stilini de seviyoruz.

Anne olmak yaşamınızda neleri dönüştürdü?

Bir kere sırt çantası ile basıp bir yere gidemeyeceğimi artık biliyorum:)

Sonra çocuklar yüzünden arabam da değişti:)

İlişkimiz daha güçlendi, ufak tefek kıskançlıklar geride kaldı. İnsan rahat rahat depresyona da giremiyor‎. Hep bir hareket. Ama kalabalıklık güzel şey. Melankoliyi pek severdim, en çok onu özlüyorum, ama arada kaçamak yapıyorum:)

Kalabalık aile olmanın en güzel yönü nedir sizce?

Bir kere demokrasi var sonuna kadar! Sonrası onlara bırakabileceğimiz en büyük miras kardeş! Kalabalık aile olmak demek kocaman bir masa demek, kocaman bir gürültü demek! Daha ne olsun!

Bu temponun sizi çok yorduğu anlarda nereye kaçmayı, neler yapmayı tercih edersiniz?

‎Ahhh! Olmaz mı… Gün içerisinde ise tabii ki Sanda Spa Etiler. Alo Okan demem yeterli. O bana en iyi masajı dizayn eder. Kız arkadaşımla bir akşamüstü buluşması beni motive eder. Ama beni deniz aşırı gitmek paklar. Günün geceye, gecenin de güne ters düştüğü yerde, ne gazete, ne tv, ne de yüksek topuklu ayakkabılarım! Burası San Diego. Gerçek ülkeden kaçış budur!

Hillside City Club-Etiler üyesisiniz. Neler yapıyorsunuz Hillside’da ?

Hillside City Club’ta  -her hamilelikte 30 kilo alınca insan- toplam 150 kilo bıraktım. Tüm misafir ilişkilerinin bana katlanması, sevgili cross fit antrenörüm Noyan Dülek, Sanda Spa ‘da Okan, her yerde olan Kler, benim bu kulüpteki program ortaklarım. Onları seviyorum. Zaman zaman yorulduğumda, beni yeniden motive ettikleri için teşekkür ederim. Hillside dolap sisteminde sürekli dolabımın şifresini seslendirip, çevreyi rahatsız eden bana dayanan, koşup gelen güler yüzüyle karşılayan Havva hanım… Hillside City Club-Etiler gerçek bir hayat paylaşım yeri aslında. Hangimiz günlük stresini orada bıraktık ve hangimiz sıradan endişeleri sporla yendik. Ve hepimiz daha iyi hissettik. Onlar bunu biliyor.

Rock müziği sevdiğinizi okudum. Rock müzik neden vazgeçilmez sizin için?

‎Rock müzik bir başkaldırı, düzen içinde bir anarşizm! Çocuklarla da arabada benim yıllardır sevdiğim albümleri dinleriz.

Yaşamanızdaki başka neler sizin için vazgeçilmezdir?

Annem, La Jolla, kuaförüm Yıldırım Özdemir, La Praire Caviar el kremi, yüksek topuklu ayakkabılarım.

Bir gün kitap yazmayı hayal ediyor musunuz?

Bir gün kitabım olsun isterim. İçinde yer yer yemek tarifleri de olan. Neden olmasın! Bir İkizler burcu olarak bu soruyu cevapladıktan sonra düşünmeye başlayacağım!

Geleceğe doğru baktığınızda kendinizi, eşinizi ve çocuklarınızı neler yaparken görüyorsunuz?

Upuzun bir masada, tüm çocuklarım ve  onların sevgilileri ya da eşleriyle birlikte yemek yerken… Pek tatlı olur.