HILLSIDER 62 / SINIRLARI ZORLAYAN GEZGİN ERDEN ERUÇ

HL62-KAPAK -sonErden Eruç hayallerimi zorladı. Düşünmeye çalıştım, hayal etmeye çalıştım ama yine de aklım almadı. O koca okyanusları kürekle geçebilmek, tek başına 312 gün derin mavinin üzerinde yaşayabilmek, sonra inip tekneden bisikletle veya koşarak devam etmek, o bölgenin en yüksek dağına tırmanıp bulutlara buluşup zirve yapabilmek…

‘Denizdeyken nasıl hissediyorsunuz? Orada kimsiniz, nesiniz?’ diye sordum ilk önce.

‘Ben denizde iki-üç  hafta kadar bir süre geçirdikten sonra artık ortamın bir parçası olarak görmeye başlarım kendimi. Doğaya kafa tutmaktan ziyade birlikte olma çabası içindeyimdir, orada ben bir doğaseverim. Şehirde ait olmaktansa denizde var olmayı tercih etmişimdir, orada ben bir bireyim. İngilizleri Fransızları hop oturtup hop kaldıran başarılarımla orada ben bir Türküm.  Denizdeyken özlerim, özlenirim.ee1 Özlem duyan, özlendiğini bilen bir eşim orada ben. Beni merak edenler vardır. Orada ben bir evlat olduğumu da unutamam. Teknem hem beni hayatta tutar, hem de evimdir, aynı kaderi paylaşırız. Orada ben bir kaptanım.  Kendime yetmek, başkalarına emrivaki yaratmamak şartıyla yola çıkmış, sorumlu bir denizciyim. Tek başımayken kendimle geçirecek çok vaktim olur, geçmişle hesaplaşırım, geleceği planlarım. Arada bir o anı yaşarım, duyguları, anıları ve hayalleriyle  baş başa bir insanım. Başaracağına inanmış özgüven sahibi çelik iradeli bir sporcu, aynı zamanda vakıf aracılığıyla yalnız başına gücü yetmeyen projelerde başkalarını bağışa ve yardıma ikna etmeye çalışan, onların insafına el açmış aciz birisiyim. Beni ve yazılarımı takip eden çok kişinin varlığının idrakinde, bana gurur duyduklarını ifade eden fakat elleri ceplerine varmayan bir kalabalıkla çevrelenmiş, çağdaş eğitime katkıda bulunmaya çalışan, bir nebze tanınmış ama yalnız bir neferim. Denizde ben içimde bir kalabalık, tek başıma yol alırım…’ diye cevap verdi. Ve devam ettik…

Küçüklüğünüzden beri  spor  yapar mıydınız?

Beni sporla küçük yaşımda babam tanıştırdı. 4 yaşımda kayak kayardım, Eğirdir gölünde taş kaydırıp yüzerdim. 11 yaşımda babam beni Erciyes’in doğu zirvesine çıkarmıştı. Çok hareketliydim, yerimde duramazdım. Ortaokulda disk atmaya başladım. 15 yaşımda da güreşmeye…

Çocukluğunuzda hayal gücünüz size neler yaptırırdı? Nelere götürürdü sizi?

Çocuklar gördüğünü olmak istiyor. 4-8 yaşlarımda Eğirdir’deydik.  Yukarıdan uçak geçince  ‘Ben pilot olacağım.’ derdim. Babam subaydı, uzunca bir süre subay olacağım dedim. Dağcılık eğitimi gören subay kursiyerlere bakar merak ederdim. Jules Verne’i okudum, Jacques Cousteau belgeselleri hayallerimi süsledi. Babam bana cilt cilt Meydan Larousse ansiklopedileri ve bir hayvanlar ansiklopedisi almıştı. Bunları kapaktan kapağa ezberledim desem yeridir.  Kontiki ve Thor Heyerdahl öyküleri aklımda kalmış o yıllardan. Ortaokuldayken astronotların ayda yürüyüşünü siyah beyaz bir televizyonda naklen seyretmiştim.  O zaman astronot olurum dediğimi hatırlarım.

Asker bir baba ile beraber dolaşmak gezginliğinizin başlangıcı mı oldu? Sürekli yer değiştirmek, alışkanlıkları, arkadaşları değiştirmek o günlerde nasıl duygular yaratıyordu?ee3

Subay çocuğu olmanın bir sonucu nisbeten göçebe bir hayat yaşamaktır. Her yeni tayinde düzen bozuluyor, yeni bir eve geçiliyor, okul ve öğretmenler değişiyor, arkadaşlıklar kopuyor. Çocukluğum sırasında bunların etkileri bende kolay arkadaş edinebilmek, ama çok sıkı bağlanamamak şeklinde kendini gösterdi. Ortaokula geldiğimde kalıcı bir düzenin daha faydalı olacağını değerlendiren annemler, beni Bornova Anadolu Lisesi’ne yatılı olarak yolladı. Belki kolay arkadaş edinebilme becerimi  ve çabuk güvenmeyi istemek gibi bazen beni zor durumda bırakan huylarımı bu göçebelikten edindim.

Lefkoşe de doğmuşsunuz. Denizle dostluğunuz bu yıllara mı dayanıyor?

Ben ilk yaş günümü Lefkoşe’de kutladıktan sonra (elimde çatal bıçak, koca bir pastanın önünde fotoğrafım vardır!) babam oradan Özalp’e şark hizmetine tayin olmuş. Ben Boğaziçi Üniversitesi öğrencisiyken Boğaz’dan inen gemilere bakar iç geçirirdim. O zamanlar kürekle okyanus geçmek gibi bir fikir yoktu aklımda.

Bugün kürek ile okyanuslar geçen biri neden makine mühendisliği okumayı tercih eder?

Aslında makine mühendisliği okuyan biri gezginliği tercih etti demek lazım. Mühendislik eğitimi alarak ben zaten problem çözmeye yatkın kişiliğimi geliştirdim. Yoğun olarak sporla uğraşmış olmam da kas gücüyle devrialem gibi bir fikrin kafamda oluşmasını kolaylaştırdı.  Yolculuklarımda, hazırlık dönemlerinde olsun, yolculuk sırasında olsun, aslında önümde engel değil, irili ufaklı çözülmeyi bekleyen problemler oluyor.

Makine Mühendisi olan gezgin ruhunuz ofislerin içinde sayılarla uğraşmaya ne kadar dayanabildi? Nerelerde çalışmıştınız o güne kadar?

Ben Boğaziçi Üniversitesi’nde Makine Mühendisi olarak Master derecesi aldıktan sonra ABD’ye gittim. Orada Ohio State Üniversitesi’nde Engineering Mechanics üzerine bir Master daha, ayrıca George Mason Üniversitesi’nden MBA aldım. Piyasada yazılım şirketlerinde çalıştım; IBM, Lotus Development Corporation ve ABD devlet projelerinde mühendis ve proje yöneticisi olarak yer edindim; Venezuela’ya kadar uzanan danışmanlık hizmetlerim oldu.  Devrialem hayallerim 1997 yılında Washington’da bir dünya haritasına bakarken yeşerdi.  2002 yılında bir arkadaşımla beraber kaya tırmanışı yaparken o düşüp hayatını kaybedince yaşamın kısa olduğuna karar verdim ve Around-n-Over vakfını kurup projelerimi uygulamaya başladım.

Around-n-Over’ı  kurmanız nasıl oldu? Bu kuruluşun amacı nedir?

Around-n-Over 2003 yılında kuruldu. Yaptığımız her şeyde topluma faydalı olunabileceği düşüncesiyle yola çıktım; yardım etmek isteyenlerin buluşabileceği kurumsallaşma, kar amacı gütmeyen bu vakıf sayesinde gerçekleşti. Yapılan yolculuklardan edinilen ders ve tecrübeleri bilhassa çocuklarla paylaşmak, onların ufuklarını açmak, onlara dünyayı ve başka kültürleri tanıtmak ilk amacımız. Yolculuğun getirdiği tanıtım gücünü kullanarak bağış severleri harekete geçirip, gelen bağışlarla eğitim ve hayır amaçlı projeleri gerçekleştirmek ikinci hedefimiz. Bu amaçla Türkiye’de İlköğretim Okullarına Yardım Vakfı (İLKYAR) ile birlikte çalışmaya başladık ve Yatılı İlköğretim Okulları’na (YİBO) kırsal alandan gelen çocuklarımızın eğitimlerine nakit katkıda bulunuyoruz. Bu çabaları gören çocuklara nacizane bir örnek olabileceğimi düşünüyorum.  Onlara sunumlarımda sağlıklı yaşamı, sporu ve sigara içmemeyi telkin ediyorum, fakat toplum adına fedakarlıklar onların kendi içlerinden gelmek zorunda… Onu ben öğretemem.

Gerçekleştirdiğiniz projelerden örnek verebilir misin? Vakfınıza yardım etmek isteyenler hangi yolu izlemeli?

ee4Around-n-Over vakfı olarak Batman’da bir kız yurdu inşası için başlatılan bir kampanyaya daha yeni 5.000 dolar katkıda bulunduk. İLKYAR aracılığıyla, köylerden gelip ilk eğitimlerini YİBO’larda gören öğrencilere 70 bin dolara yakın nakit katkıya vesile olundu.  Afrika’da Kilimanjaro dağının eteklerindeki Arusha kenti civarındaki Mateves Ortaokulu’na 20 ek sınıf inşası için kampanya başlattık. Bu gibi nakit katkıların yanında uğradığım her ülkede okulları ziyaret edip çocuklara öykülerimi anlatır, kendilerine hayal kurmaya izin vermelerini, bunları gerçekleştirmek için hedefler koymaları gerektiğini, başarırım deme cüretini gösterip, yılmadan sebat etmelerini telkin ederim.

KaslaGit.com sitemizdeki menüden Yardım Edin sayfasına ulaşacak yardımseverler, orada değişik bir kaç yardım yöntemini görebilirler.
Hayır amaçlı projelerimizin hayata geçmesi için bağışlar çok önemli, Around-n-Over ancak bağışlar kadar proje üretebiliyor.  2007 yılında Bursa’dan Aktaş Holding, önce sponsor olarak saflarımıza katıldı, sonra kendileri İLKYAR’a direkt katkıda bulunma kararı aldılar. Böyle gönül birliği içinde çok yönlü çalışmalara yatkın, ek sponsor arayışı içindeyiz.  Aktaş Holding, ENKA Spor Vakfı, Delta Trade, Havelsan gibi nakit sponsorlarımızvar olduğu sürece, yolculuğun devam etmemesi için bir sebep yok.

Evli misiniz? Çocuğunuz var mı?

Eşim Nancy Board, Amerikalıdır. İş vesilesiyle tanışmıştık, Alaska’da ben Denali çıkışımı tamamladıktan sonra kızılderili ayiniyle evlendik. Geç evlenmiş olmamızdan ötürü çocuk yapmamaya karar verdik, vakıf aracılığıyla dünya çocuklarına birşeyler kazandırmak çabasındayız şimdi.

Denizlerin, dağların çağrısını ilk ne zaman duydunuz?

Jacques Cousteau belgeselleri çocukluğumda denizi tanıttı bana, Denizler Altında 20.000 Fersah gibi kitapları okudum. 11 yaşımda Erciyes’e çıkınca kendimi dağcı olarak görmeye başladım. 15 yaşımda, 1963 Amerikan Everest Çıkışı’nın öyküsüne adanmış bir dergi elime geçince onu tamamen hatmedip Everest tırmanışını o zamandan kafama koydum.

Anladığım kadarıyla 40 yaşlarında hayatınızda keskin bir değişiklik olmuş. Bir şeyleri bırakış, bir şeylere başlangıç. Bu geçiş, bu farkındalık ve karar nasıl oldu anlatabilir misiniz?

ee540 yaşımda, 2001 yazında İsveçli dağcı Göran Kropp ile tanıştım. 1996 yılında bisikletiyle kendi dağcılık yükünü çekerek Nepal’e gidip Everest’e tırmanmasıyla bilinen Göran, bana devrialem hayallerimi hayata geçirmem konusunda telkinlerde bulunurdu. Ertesi sene 2002 Eylül ayında beraber kaya tırmanırken Göran düşüp hayatını kaybedince, artık hayallerimi ertelememem gerektiğine karar verdim, eşimle birlikte hayatımızı yeniden düzenledik, tercihlerimizi bu devrialemin hayata geçirilmesi yönünde yapmaya başladık. Yeni bir hayata başladım.

Altı Zirve Projesi nasıl ortaya çıktı? Neden böyle bir projeyi hayata geçirmek istediniz?

Göran’ın Stockholm’deki cenazesinden dönerken uçakta dünya haritasını bir kağıt parçasına çizdim, Antarktika hariç diğer altı kıtanın herbirindeki en yüksek zirveleri de işaretledim. Sonra bunları bir çizgiyle, detayları daha sonra kararlaştırılmak üzere bağladım. Devrialem sırasında bu zirvelere de Göran’ın Everest’e gittiği gibi kas gücüyle ulaşacak, böylece Göran’ın anısını yaşatacaktım.

2003 yılında başlayan Altı Zirve Projesi’nin kaç bölümü gerçekleşti şu ana kadar?

İlk zirve olarak bana en yakın olan Alaska’daki Denali’ye (McKinley) gittim. 2003 yılının Şubat ve Ağustos ayları arasında bisikletle kendi yükümü Göran usulü treylerle çekerek 9.000 kilometre mesafe katettim; anakampa kadar Kahiltna buzulunun tamamını içeren 108 kilometre hediklerle kızakta yükümüzü çekerek yüründü, oradan tırmanış gerçekleşti. Avustralya’nın en yüksek noktası olan Kosciuszko’ya ulaşmak için Pasifik Okyanusu ve Bismarck Denizi küreklendi, Papua Yeni Gine ülkesi kıyı boyunca kanoyla ve sonra yürüyerek güneye aşıldı, ardından Mercan Denizi küreklenerek Avustralya kıyılarına ulaşıldı. Daha sonra önce kıyı boyunca kanoyla, ardından bisikletle güneye inip Kosciuszko’ya eşimle birlikte tırmandım.

Projenin kalan bölümleri hangileri?

2010 yılnda Hint Okyanusu’nu kürekleyip yolculuğumu Madagaskar’a ulaştırdım. Başladığım nokta olan Kaliforniya’daki Bodega Bay liman kasabasının boylamını, Madagaskar’ın doğusundayken geçip yarı yolu aştım. Şimdi sırada Afrika’daki Kilimanjaro ve Güney Amerika’daki Aconcagua zirveleri var. Devrialemin iki sene kadar sonra Bodega Bay’e dönmemle tamamlanmasının akabinde, geriye kalan Everest ve Elbruz zirvelerine kas gücüyle ulaşmak üzere ayrı bir proje üretilmesi gerekecek. Yöntemler değişmez, okyanuslar yine kürekle aşılacak, karada bisiklet ağırlıklı ilerleyeceğim. Kendi gücümle devrialemi tamamladıktan sonra belki denize eşimle birlikte açılmak gibi fikirler, yapılana farklılık getirebilir.

Bu projeyi hayata geçirmek, kas gücüyle dünyayı dolaşmak, en yüksek dağların zirvesine çıkmanın sizde yarattığı his nedir?

Hayallerini hayata geçiren bir insan oldum. Önceden ofislerde çalışırken pencereden dışarı bakıp hayal kurup iç geçirir, ikilem içinde yaşardım. Bir tırmanış için plan yapmak büyük tercihler gerektirir, bunun yanında kariyer ve diğer sorumluluklar bana doğaya kaçtığımda suçluluk duygusu verirdi. Şimdi bütün benliğimle sarıldığım Kas Gücüyle Devrialem ve Altı Zirve Projesi, bana fevkalade tatmin veriyor, huzur buluyorum.

Kürekle okyanus geçen ilk Türk denizcisi ve 3 okyanusu küreklemiş ilk denizcisiniz. Okyanusu kürekle geçmek,  uzayda yürümek gibi sanki. Sonsuzmuş gibi gözükenin içinde en doğal halinizle kalmak… Nasıl bir güç, nasıl bir cesaret?

Bu okyanus geçişlerinde hazırlık ve öngörü çok önemli. Hazırlıklar sırasında denizde bulunulacak mevsime karar vermek de gerekiyor.  Ben denize açılmadan önce denizdeki akıntıları, 15 senelik rüzgar ve ölü dalga verilerini, fırtına tarihlerini ve güzergahlarını çalışırım, ondan sonra ne zaman denizde olacağımı ve rotamı belirlerim.  Denize açılma cesaretini gösterdikten sonra 101nci gün 100ncü günden farklı olmuyor, o ortam benim alıştığım normal yaşantım haline geliyor.

Hayatta sizi korkutan bir şey var mı?

Korkularım genellikle uzakta ve erişilemez olduğum bir zamanda, sevdiklerime başına bir şey gelmesi, benim onlara yetişememem gibi konulara odaklanır. Ama bu da kendimize gereğinden fazla önem vermemizin başka bir ifadesi. İnsanlar o kadar da bana muhtaç değil. Bu farkındalık sayesinde yeniden denizlere açılmam mümkün oluyor. Eşimle bu yaşam tarzını sürdürebilecek sabır ve tecrübeleri edindik, tercihlerimizi beraber yapmaktayız.  Ama çocuğumuz olsaydı herhalde farklı düşünürdüm, çünkü çocuğun bir tercih yapma lüksü yok.

629 gün ile denizde en çok gün geçiren hayattaki tek denizci sizmişsiniz.  137 günde Hint Okyanusu’nu geçtiğinizi biliyorum. Bu denizdeki en uzun yolculuğunuz mu?

Hayatta olan en tecrübeli okyanus kürekçisi demek lazım. 629 gün sayısı ise benim özel okyanus kayığımda mücadele ederek geçirdiğim toplam kariyerim.  Pasifik geçişim Kaliforniya sahillerinden Papua Yeni Gine sularına 312 gün sürmüştü. En uzun yolculuğum buydu.

Tek başınıza, okyanusun ortasında, her türlü iletişimden uzak, denizin bir parçası olarak yaşadığınız günlerde o saatleri nasıl geçiriyorsunuz? Sizi en zorlayan şey ne oluyor?

İletişim var.  Uydu telefonum sayesinde eşimle, annem babamla konuşmam mümkün. Aynı sayede email ile haberleşip, İngilizce ve Türkçe iki ayrı sitemize haber yazabiliyorum. Günlüğümü doldurmak, video günlük tutmak gibi uğraşlarım var. Denizdeyken, kürek çekmenin yanında, yapacak bir dizi çalışmanın ortasında bulurum kendimi, orada görevlerim vardır benim. İLKYAR gönüllülerinin yaptığı YİBO ziyaretleri sırasında onları uydu telefonuyla arayıp telekonferanslarda bulunur, çocukların sorularını cevaplarım. Yetmedi, yanımda kitaplarım vardır. Bunlara örnek Pasifik’teyken Çılgın Türkler, Hint Okyanusu’ndayken Diriliş kitapları idi. Güney Atlas Okyanusu’nu geçerken yine Turgut Özakman’ın Cumhuriyet adlı iki kitabını okuyacağım. Yalnızlık, uzun sürebilen hırçın deniz, tuzlu suyun deriyi pişiren etkisi, bunlar hep var ve can sıkıntısına teslim olmamak gerekiyor. Herhalde en zor şey deliksiz uyuyamamak; tekne durmadan sallanıyor.

Okyanusta geçirdiğiniz en tehlikeli olay neydi?

En tedirgin olduğum süreci, Mercan Denizi’nde Avustralya sahillerine yaklaşırken Büyük Mercan Resifi’nin yakınlarındayken yaşadım. Binlerce kilometre kıvrıla kıvrıla set gibi uzanan mercan kayalıklarının arasında, yerine göre 1 kilometreye kadar daralan geçitler vardır. Bunları rüzgar, dalgalar ve gelgit akıntılarına rağmen denk getirip teknemi kayalarda parçalamadan batısına geçirmek zorundaydım. Rüzgar beni mercanlıklara doğru sürerken ben tekneyi yönlendirmek için günlerce uyuyamamıştım.  En korktuğum an ise teknemin Pasifik’teyken bir gece başaşağı devrilmesi olmuştu. Deniz beni tavana attı, sonra doğrulan teknede ben tekrar minderle birlikte aşağı düştüm. Bağırarak uyanmışım! Sonra emniyet kayışımı taktım ve tekrar vurup kafayı yattım.

Dağlara tırmanmaya ne zaman başladınız? Bulutlara yakın olmak mı, suyun parçası olmak mı daha çok sizsiniz?

11 yaşımda malum, babam beni Erciyes’e çıkartmıştı. Askeri tatbikatlara katıldığı sıralarda uygun olursa beni de yanına alırdı, dağ tepe dolaşırdık. Dağcılığa Boğaziçi Üniversitesi Dağcılık Kulübü’nde (BÜDAK) devam ettim, Amerika’ya gittiğimde teknik kaya ve buz tırmanışlarına başladım, kitaplardan okuduğum Yosemite vadisinde 800-900 metrelik büyük duvar çıkışlarını başardım. Denizdeyken dağları özlerim, arada seçim yapmak zor.

Kürek, koşmak, bisiklet, yürümek, yüzmek, tırmanmak hangisinden en çok zevki alıyorsunuz?

Bunların her birinin kendine has güzellikleri var ve tabi kendine has zorlukları. Benim iç dünyama ve iklime bağlı olarak herbirinden aldığım zevk ayrı günlerde farklı olabiliyor. Hepsini severim demek yalan olmaz.

Yapmayı plandığınız yeni projeler var mı?ee6

Devrialemin sonuçlanması iki sene daha sürer.  Altı Zirve Projesi, Everest ve Elbruz dahil bir buçuk iki sene daha uzayabilir. Ondan sonra kitap yazılacak, belgesel yapılacak derken önümdeki beş sene dolu geçecek gibi görünüyor. Sağlığım ve gücüm yerinde, benden on sene daha proje çıkar. Sonraki dönemlerde eşimle birlikte yapabileceğimiz projeleri düşünürüm herhalde.  Zaman ola hayrola…

Hayatınızı 3 döneme ayırsam, 0-18, 18-40, 40-…. Bu dönemlerdeki Erden’i nasıl anlatırsınız?

18 yaşıma kadar geçen süre gelişme dönemim idi. Ailemin telkinleriyle iyi bir eğitim alıp üniversite yıllarıma hazırladım kendimi. Sporla tanıştım ve sevdim, alışkanlık haline getirdim.

18-40 yaşlar arası kariyer dönemiydi, üniversite eğitimi ve çalışma hayatı öncelik kazandı, bir yerlere varma, iş dünyasında yer edinme uğraşı içindeydim, kariyer ve ilerleme adına kendimden taviz vermekte, eğitim, beceriler ve yüklü bir CV edinme sürecinde hep birilerine kendimi beğendirmeye çalışıyordum. Mutsuzdum, belki biraz da o yaşam tarzına mahkumdum.

40 yaşımdan sonra fark yaratma dönemim başladı. Sonunda kendimi buldum, kendi bildiğim yolda kendi rotamı çizerek ilerlemeye başladım, hayatımda dizginler benim elime geçti. Beklentilerim toplumun dürtülerinden arındı, gelecek için planlarım netleşti, yaşam tarzım sadeleşti. Azla yetinmeyi öğrendim, kendi projelerimi hayata geçirmek isteyecek cüreti, başlayacak cesareti edindim. Kendimi beğendirmek yerine faydalı olmaya çalışan bir insan olarak huzur buldum.

Erden Eruç’un yardım faaliyetleri ile detaylı bilgiyi aşağıdaki web sitelerinde bulabilirsiniz. Belki sizin de bir faydanız olur!

http://www.KaslaGit.com
http://www.AktasGroup.com
http://www.ilkyar.org.tr

ERDEN ERUÇ NELER YAPMIŞ?

  •  Eski mühendis:
    Boğaziçi Üniversitesi – Makine Mühendisliği
    Ohio State Üniversitesi – Lisansüstü (MS Engineering Mechanics)
    George Mason Üniversitesi – İşletme Master (MBA)
    1992-2001 yıllarında ABD ve dışında teknik danışman olarak çalıştı.
  • 1983 Boğaziçi Üniversitesi Mezuniyet töreni – Yılın Sporcusu Ödülü
  • Yosemite’de Half Dome (1989) ve El Capitan (1991) kaya duvarlarını çıkan ilk Türk.
  • Kürekle okyanus geçmiş ilk ve tek Türk
  • Dünyada üç ayrı okyanusu küreklemiş ilk ve 2010 sonu itibariyle tek kişi
  • Dünyada toplam 629 günlük kariyeri ile, hayatta olan en tecrübeli okyanus kürekçisi
  • Pasifik’te geçirdiği 312 gün ile, en uzun süre denizde kalan yalnız kürekçiye dair Guinness Dünya Rekoru’nun sahibi
  • 2006 Milli Olimpiyat Komitesi – Fairplay Ödülü
  • 2010 Explorers Club – Vancouver Ödülü
  • 2010 Zirve Dağcılık Kulübü – Dağcılığın Zirve Ödülü
  • Kuruluş amacı hayalleri gerçekleştirmek ve başkalarının da kendi hayallerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmak Around-n-Over vakfın kurucusu ve başkanı