VENÜS: HAZDAN SORUMLU GEZEGEN

Hillsider Magazine Sayı: 96

Haz ve sorumluluk kelimeleri yan yana gelince kendi içinde bir çelişki oluşturmuş gibi gözükebilir. Aslında bu hayatta haz duyduğu, gerçekten sevdiği şeyleri bulabilmek ve bunu özgürce yaşayabilmek kendine karşı en büyük sorumluluğudur kişinin. Bu yüzdendir ki astrolojide hazzın, keyif, sevginin, adaletin, barışın gezegeni Venüs ile sorumlulukların gezegeni Satürn, Terazi burcunda birbirleriyle iç içedir. 

Niye şimdi Venüs’ü anlatıyorum diye merak etmiş olabilirsiniz tabii. Anlatıyorum çünkü bu sayı Hillsider Magazine’in teması “iyi hissetmek.” Bu yüzden astrolojik olarak iyi hissetmemizin baş mimarı Venüs’ü anlatmak farz oldu.

Gökyüzüne baktığımızda bazı günler Güneş doğmadan Sabah Yıldızı, bazı günler ise gün battıktan sonra Akşam Yıldızı olarak gözlemleyebildiğimiz Venüs parlak ışığıyla fazlasıyla cezbedici bir gezegen olmuş tarih boyunca. 

Güneş’e oldukça yakın olan Venüs’ün 1 yıllık  yani Güneş’in etrafındaki bir turu 225 gün iken gezegenin kendi etrafındaki bir turu 243 gün. Yani Venüs’te bir gün, bir yıldan uzun. Nasıl, çok ilginç değil mi? 

Mitolojiye baktığımızda ise Venüs, güzeller güzeli, baştan çıkartıcı tanrıça Afrodit ile sembolize edilmiştir. Afrodit ise mitoloji dünyasındaki farkını doğum hikayesi ile hemen ortaya koymuş bir karakterdir.  Zamanın tanrısı Kronos kardeşlerini kurtarmak için babası Gökyüzü tanrısı Uranüs’ü hadım eder. Göklerdeki bu savaş esnasında Uranüs’ün denize düşen parçası büyük köpükler oluşturur ve bu köpüklerin içinden tüm cazibesi ile Afrodit doğar. 

Varlığıyla mitoloji dünyasını alt üst eden Afrodit’in adı bir çok aşk hikayesine karışır. Haz, keyif, arzu, sahip olma, aldatma, kıskançlık, haset, kin öykülerinin içine girer, uzun ve kızıl saçlarıyla dişil enerjinin sembollerinden biri olur. Bu anlatmakla bitmez tanrıçanın çocuklarından en ünlüsü de tabii ki aşk tanrısı Eros’tur. 

Mitolojik hikayeleri değerlendirdiğimizde bütün tanrı ve tanrıçaların astrolojide temsil ettikleri gezegenle nasıl bağlantılı olduğunu fark ederiz. Bu bağlantı bize astroloji ve mitolojinin, binlerce yıldır insanların gökyüzünü anlamlandırmak, gezegenlerin dünya ve canlılar üzerindeki etkilerini açıklayabilmek için kullandıkları bir metot olduğunu anlatır. 

Neyse lafı çok uzatmadan Venüs’ten astrolojik olarak biraz bahsedelim. 

Venüs astrolojideki kişisel gezegenlerden biridir. Yani fazlasıyla bizimle ilgili. Sevgiye yaklaşım şeklimizi, keyif duyduğumuz, haz aldığımız konuları, arzularımızı, cazibeyi, güzelliği, uyumu, değerleri, dişil enerjiyi, nasıl ilişki kurduğumuzu ve ilişki içinde nasıl davrandığımızı anlatır.

Astrolojide Boğa ve Terazi burcunu yöneten Venüs, Balık burcunda yücelir. Astronomik olarak en dikkat çekici özelliklerinden biri ise Güneş sistemindeki diğer bütün gezegenlerin tersine, Uranüs ile birlikte kendi eksenleri etrafındaki dönüşlerini doğudan batıya doğru yapıyor olmalarıdır. Astronomik olarak nedeni açıklanamayan bu gizemli olay, mitolojik olarak baktığımızda aralarındaki baba – kız bağlantısını gösterir.  Aşk tanrıçası Afrodit, yaratımın kaynağı göklerin tanrısı Uranüs’ün yeryüzündeki temsilcisidir. Aslında ‘aşk duygusunun’ kendi içinde Uranüs’e ait temaları yani ani ve beklenmedik etkileri, yüksek elektriği, çarpılma ve uçma hissini, hem yaratımı, hem de yıkımı barındırması tam da bu bağlantıda gizlidir. 

Nefs olarak ifade ettiğimiz dünyaya ve bedene ait arzularımızı, isteklerimizi, önünde durmakta zorlandığımız heveslerimizi anlatan gezegenlerden biri olan Venüs, bir taraftan da karşıtları birleştiren, uzlaştıran ve dengeleyen de bir enerjidir. Aynı zamanda astrolojide sanatsal konuları, yetenekleri, parasal ve estetikle ilgili konuları da anlatır. 

Ve tabii her gezegenin olduğu gibi onun da gölge yönleri mevcuttur. Bu zarif, anlaşmaya meyilli, yumuşak huylu Venüs, hedonist, maddi değerlere bağımlı, hırçın, kıskanç, üşengeç, tembel, sevdiğine huzur vermeyen, sahip olduklarını kaybetmemek için sıkı sıkıya tutunan özelliklerini de sergileyebilir. Doğum haritasındaki konumu Venüs’ün hangi özelliklerini daha çok öne çıkarmaya meyilli olduğu anlatacaktır. 

Tam bu noktada içinizde yoğun bir merak duygusunun başladığını tahmin edebiliyorum. ‘Benim Venüs’üm acaba nasıl çalışıyor’ diye düşünüyorsunuz. Bu; sizin doğum haritanızdaki Venüs’ün öncelikle hangi burca ve eve yerleştiği ve hangi gezegenlerle ne şekilde temas ettiğine göre belirlenir. Yani bu sorunun gerçek ve eksiksiz cevabı doğum haritanızda gizlidir.*** Ama yine de Venüs’ün Zodyak yolculuğu sırasında konakladığı burçlarda kendini nasıl ifade ettiğini kısacık paylaşabilirim sizlerle.

Yolculuk KOÇ Burcuyla başlıyor. Venüs buradayken ilişkilerinde son derece direkt, atak, sıcakkanlı ve canlı bir tavır sergiler. Beklemekten sıkılıp evlilik teklifini kendi yapan kadınların çoğunun Venüs’ü Koç burcunda olabilir mesela:) Ama aldığı etkiler onun çokça patavatsız, kolay tüketen, bencil ve kavgacı tarafını da göstermesine sebep olabilir. 

BOĞA burcuna geldiğinde huzurlu, dingin, sevdiklerine sahip çıkan, hayattan tat almasını bilen bir Venüs görürüz. Sanat yeteneği ve zevk algısı gelişmiştir. Tam olması gereken yerdedir, bu yüzden buradan kıpırdamayı hiç istemeyecektir. Sert etkiler altında ise aşırı zevk düşkünü, paraya fazla değer veren, kıskanç ve huzursuz tavırlar sergileyecektir. 

Hep Boğa burcunda kalmak istese bile yola devam etmek zorundadır ve önündeki durağı İKİZLER burcudur. Venüs burada entelektüel, çok sosyal ve oldukça flörtçüdür. Yolculuğu, arabaları, öğrenmeyi sever. İlişkilerinde önce arkadaş olabilmeyi ister. Gölgesi ise sık değiştirilen ilişkiler, aldatmaya meyil, yüzeysellik ve tutarsızlıktır. 

YENGEÇ burcuna geldiğinde ise artık onun için en önemli şey aile ve özellikle anneye duyulan sevgi olacaktır. Geçmişine bağlı, atalarına saygılıdır. Evde vakit geçirmekten, ortamını güzelleştirmekten keyif alır. İlişkilerinde besleyici ve kollayıcıdır. Zor etkiler altındaysa duygusal abartılara, karşı tarafı boğan bir sevgiye meyilli olacak,  kolay kırılan ve kopamayan bir tavır sergileyecektir. 

Sırada ASLAN burcu vardır ve Venüs burada sevgisini cömertçe veren, sıcakkanlı ve güvenilir olarak kendini gösterir. Aşkını abartarak yaşamayı sever. Dikkat çekici, gösterişli şeylerinden hoşlanır. Gölgesini kullandığında kibirli, kaba, otoriter bir tavır sergileyecek, ayrıca aşırı lüks tüketime, gereksiz harcamalara eğilim gösterecek ve en çok ‘kendini’ sevecektir.

Bu abartılı gösterişten sıkılan Venüs, BAŞAK burcuna geldiğinde bütün tavrını değiştirir. İlişkilerinde sade, net, becerikli ve titizdir. Hizmet etmekten hoşlanır. Aşıkken bile aklını kullanarak mantıklı seçimler yapabilir.  Sert etkiler altındaysa ilişkilerinde dırdırcı, huzursuz, aşırı eleştiren ve daha kendi içine dönük olacaktır. 

TERAZİburcu ise Boğa burcu gibi en rahat ettiği ikinci yerdir. Buradaki Venüs sevgiye aşıktır! İlişki içinde olduğunda mutlu, barışçıl, anlayışlı, güzelliklerden zevk almasını bilen, ince düşünceli olacaktır. Aldığı etkiler, sadece zevklerini düşünen, abartılı, tembel, kararsız, ne istediğini bilmeyen, hayır diyemeyen bir tutum göstermesine neden olabilir. 

‘Tamam, sevgi dünyanın en güzel şeyi ama aşkın karanlık tarafları da var’ diyen bir Venüs görürüz AKREP burcuna geldiğinde. Artık ilişkilerinde derinlik arar ve gizemli, çekici, hırslı ve tutkulu bir aşkın peşindedir. Venüs Akrep burcundayken pozitif özelliklerinin bile gücü zaman zaman zorlayıcı olurken, gölgesine doğru kaydığında oldukça zorlayıcı bir tavır sergileyebilir. İlişkilerinde kıskanç, şüpheci, manipülatif ve saldırgan bir yaklaşım içinde olabilir, uç şeylerden keyif alabilir, zarar veren şeylere bağımlı olabilir. 

Akrepte ölüp ölüp dirildikten sonra YAY burcunun ferahlatan pozitifliği Venüs’ün biraz dengesini kaybetmesine neden olsa da burada daha neşeli, mutlu olacak, kendini yollara vuracaktır. Seyahat etmekten, yeni yerler keşfetmekten keyif alacak, merak ettiği her şeyi deneyimlemek için arzuyla yanıp tutuşacaktır. Eğer zor tesirler altındaysa daldan dala konduğu ilişkiler, ne istediğini bilmeyen bir yaklaşım, yalan dolan ve anlık haz peşinde koşacaktır. 

Venüs OĞLAK burcunu ziyaret ederken fazla özgürlüğün yarattığı doz aşımını dengelemeye başlayacak ve bunun için etrafına büyük sınırlar çizecektir. Oğlak burcundaki Venüs ilişkilerinde kuralcı, sorumlu, ciddi bir tutum sergileyecek, güçlü ve otoriter insanlardan hoşlanacak, hatta kendinden yaşça büyük insanlara karşı ilgisi olacaktır. Güven veren, kalıcı ilişkiler içinde rahat eden Venüs Oğlak, gölge yönleriyle sıkıcı bir eş, aşırı içine dönük ve aşkla ilgilenmeyen, statü peşinde koşan, evliliğe iş anlaşması gözüyle bakan biri olarak karşımıza çıkacaktır. 

Oğlak sürecini tamamlayan Venüs, KOVA burcuna geçtiğinde arkadaş canlısı olur. Entelektüel konulardan keyif alır. İlişkilerinde özgürlüğüne çok önem verir. Kendi özel alanına ihtiyaç duyar. Farklı olmayı sever. Ama zorlayıcı etkiler altındaysa soğuk, katı, inatçı, mesafeli ve ilişkilerinde bağlı kalmak istemeyen bir yapı sergileyecektir.  

Kova’nın esintili ruh halinden yorulan Venüs,BALIK burcunda tüm Zodyak seyahatinde aradığı en keyifli ortamı bulur. Burada kraliçeler gibi ağırlanacaktır. Bundan çok mutlu olan Venüs en yumuşak, en merhametli yüzünü burada ortaya koyacaktır. Fedakar, kabullenici, başkalarının acılarını anlayan, yardımsever, güzel şeylerden hoşlanan, romantik biri olacaktır. Venüs zorlayıcı etkiler altında ise fedakarlığı abartıp saçını süpürge eden, gözü aşktan başka bir şey görmeyen, platonik aşk yaşamaya eğilimli, hayal kırıklıkları yaşamaya müsait bir yapı sergileyecektir. 

Özetle; güzelliğin, doğurganlığın, aşkın tanrıçası Afrodit yani temsil ettiği Venüs gezegeni, gökyüzündeki o ihtişamlı parlaklığı gibi bizim içimizde de parlar. Sevmeyi, haz duymayı, keyif almayı, kendimize değer vermeyi, yeteneklerimizi ortaya koyabilmeyi, güzellikleri görebilmeyi, sanatla, doğayla bütünleşebilmeyi, aşkın ‘en taşkın’ halini, merhameti, dişil enerjiyi öğrenebilmemiz ve yaşayabilmemiz için çabalar durur… 

***Doğum haritanızı bilmiyorsanız www.astro.com dan ücretsiz olarak çıkarabilirsiniz. Böylece Venüs ve diğer tüm gezegenlerin haritanızdaki yerleşimini öğrenebilirsiniz. 

TUTULMALAR KADERSEL DEĞİŞİM SÜREÇLERİ

astroloji - son kopya

Bol tutulmalı bir yıla giriyoruz. 2020 yılında, tam 6 tutulma gerçekleşecek. Ama tutulmalar astrolojik olarak etkisini genellikle 1-2 yıla kadar hissetirebildikleri için biten senenin 26 Aralık günü 4 derece Oğlak Burcunda gerçekleşen Güneş tutulması ile beraber toplam 7 tutulma bu yıla damgasını vuracak diyebiliriz!

2020 yılı oldukça güçlü ve özel bir yıl olacak. Tutulmalar ile birlikte çok önemli gezegen kavuşumlarının yaşanacak olması, yıl içinde birçok gezegenin neredeyse aynı dönemlerde geri gidecek olması bu yılın başlı başına önemli, büyük değişimlere açık, yeniden yapılandırma sürecinin aktif olduğu, başka bir çağa adım atmaya doğru giderken her türlü çürümüş, işe yaramayan şeylerin temizleneceği, temizlenirken de zaman zaman zorlayacak bir yıl olduğunu gösteriyor.

Nasıl bir doğum sırasında annenin sancılanması, o doğumun gerçekleşebilmesi için gerekli zemini hazırlıyor ve bebeğin dünyaya gelebilmesinin en önemli destekleyicisi oluyorsa, bu zorlanmalar da yeni, farklı ve aydınlık bir sürece giden yolun destekleyicileri aslında.

3 Güneş ve 4 Ay tutulmasıyla yoğun bir yıla giriyoruz madem, ben de astronomik ve astrolojik olarak bu konuyu yakından anlamak isteyenlere ışık tutmak istedim. Ama araya girmeyin de 8. tutulmayı yaşamayalımJ

Güneş Tutulmasına Bakalım Önce…

Güneş tutulması; Ay, Dünya ile Güneş arasına girip, hepsi tam bir hizaya geldikleri zaman gerçekleşir.  Ay, Yeniay evresindedir. Hepsinin yörünge düzlemi farklı olduğu için her turda aynı hizada bulunmazlar. Bu nedenle her yeniay bir tutulma değildir.

Yılda en az 2, en fazla 5 defa Güneş tutulması olabilir.  Ay’ın Güneşi kapatma şekline gore tam, parçalı ve halkalı olmak üzere 3 tip tutulma meydana gelir. Tam güneş tutulması, yani Güneşin tam olarak örtülmesi hali hem astronomik, hem astrolojik olarak çok daha önemli kabul edilir.

Güneş tutulmaları her 18 yıl 10 günde bir kendi içinde tekrarlanan serilere sahiptir. Döngü içinde döngü diyebiliriz yani J

Güneş tutulması özellikle astronomik bilginin tam olmadığı dönemlerde insanların hatta tüm canlıların bu olaydan büyük korku duymasına neden olmuştur. Işık ve ısı kaynağı Güneş’in aniden kararması, insanların içine şok duygusuyla karışık büyük bir korku salmış, ve sonra yeniden ortaya çıkması ile de korku yerini rahatlama ve şükür duygularına bırakmıştır.

Astrolojik olarak Güneş tutulması da, benzer şekilde ani bir şekilde gelişen olayları ve kişinin bu yeni duruma adapte olmaya çalışmasını anlatır.

Kadersel olarak gerçekleşen -yani olmazsa olmaz durum- daha önce bilinmeyen bir alan olduğu içi korku, panik, endişe duyguları yaratabilir.

Aslında tutulmalar yaşamımızın karanlık alanlarının aydınlanmasına, bir şeylerin görünür olmasına neden olurlar. Kişinin hayatında eskimiş, işe yaramayan, ertelenmiş ne varsa onu değiştirmesini sağlayacak gücü sağlarlar.

Güneş Tutulmaları daha çok toplumsal ve coğrafik olaylarla ilgilidir ve etkisi daha geneldir. Ama özellikle doğum haritalarımızda kişisel bir gezegen veya noktanın üzerinde gerçekleşirse o gezegenin haritamızda anlattığı konuya göre hayatımızda etkisini gösterir. Yaşanan her ne ise kadersel olarak hayatımıza girme zamanı gelmiştir ve bizi ruhsal olarak geliştirecek, büyütecektir.

Anne karnında geçirilen doğuma en yakın güneş tutulmasının, ruhun yolculuğu hakkında çok şey söylediği, ruhun genel eğilimlerini anlattığı düşünülür. Tutulma doğuma ne kadar yakın zamanda gerçekleşmişse etkisi de o kadar fazla hissedilecektir.

Ay Tutulmaları ise…

Dünya’nın Ay ile Güneş arasına girmesi ile oluşur. Dünya’nın gölgesi Ay’ın üzerine düşer ve onun ışığını kapatır. Dolunay zamanlarında olur. Ve dünyanın gece olan tarafında her yerden gözlenebilir.

Astrolojik olarak Ay tutulmaları çok daha fazla duygusal durumlarla ilgidir. Çünkü Ay, duyguları anlatan göstergedir. Ev, aile, duygular, anne, annelik, bir erkek haritasında eş konularını gösterdiğinden daha içsel etkileri tetikler ve ön plana çıkarır.

Güneş Tutulmaları ani ve hızla gelişen başlangıçlara sebebiyet verirken, Ay Tutulmaları daha çok olayları netleştirir, sonuçlandırır. Aslında birbirini tamamlayan bir sistem olarak çalışırlar. Ay tutulmaları, Güneş tutulmalarının hayatımızda başlattığı şeyin sonuçlanması için gereken gelişmelerin açığa çıkmasına neden olur. Tabii etkilerinin 6 ay kadar devam ettiğini unutmamak gerekir.

Bu dönemde stres düzeyi yüksek olabilir. Duygusal dengeyi sağlamak zordur. Bu nedenle önemli kararlar almak için uygun zamanlar değildir. Biraz içe çekilmek iyi hissettirebilir.

Tabii Ay Tutulması da özellikle doğum haritamızda önemli bir noktayı tetikliyorsa bu konular yaşamımızda deneyim olarak karşımıza gelecektir.

Astrolojide tutulmalar kadersel süreçleri anlatır. Rolünün gelmesini perde arkasında bekleyen bir aktör gibidir. Zamanı geldiğinde sahneye çıkacak ve olması gereken olmaya başlayacaktır…

 

2020 Tutulmaları

26 Aralık 2019                                     Güneş Tutulması               04 derece Oğlak Burcu

10 Ocak 2020                                        Ay Tutulması                     20 derece Yengeç Burcu

5 Haziran 2020                                    Ay Tutulması                     15 derece Yay Burcu

21 Haziran 2020                                 Güneş Tutulması                00 derece Yengeç Burcu

5 Temmuz 2020                                  Ay Tutulması                      13 derece Oğlak Burcu

30 Kasım 2020                                    Ay Tutulması                      08 derece İkizler Burcu

14 Aralık 2020                                     Güneş Tutulması               23 derece Yay Burcu

 

HILLSIDER 94 / ELEMENTLERİN GÜCÜ ADINA!

Hillsider Magazine 94 - Elementler 1

Geçen sayıda Hermes ile gerçekleştirdiğim röportajın etkisindeydim hala. Kolay mı, binlerce yılın bilgesiydi O. Yanıma geldiğinde dünya üzerindeki her bir uygarlıktan esinti getirmiş, zamansızlığın büyüsüyle beni sarhoş etmişti.

Bir sonraki buluşmam Güneş Tanrısı Apollo ve Ay Tanrıçası Artemis ile olacaktı. Ve ben Hermes’in baş döndürücü rüzgarının etkisinin altındayken bu birbirinden önemli Olimpos kardeşlerine nasıl dikkatimi verecektim, bilemiyordum. Şu bir gerçekti; bu işi yapacaksam, bu insanüstü karakterlerin çekim alanlarına girmemem gerekiyordu! Mümkün müydü? Cevap belliydi ama hepimiz cevabını bildiğimiz bir çok sorunun peşinden gitmemiş miydik! Tabii ben de bile bile gidecek, beni nereye götürürse götürsün bu sihirli bulutun içinde olmaya devam edecektim.

Apollo ve Artemis görüşme için beni Atina’ya çağırmışlardı. Akropolis’te çok önemli bir toplantı olduğunu ancak oraya gidersem -o da belki- benimle kısa bir süre görüşebileceklerini söylemişlerdi. Tabii Hermes ile haber göndermişlerdi demek daha doğru!

Ne yapalım, el mecbur dedim, atladım bir uçağa Atina’ya gittim. Çok ama çok sıcak bir gündü. Akropolis’e çıkmak da görüldüğü kadar kolay değildi, hem de güneş en tepedeki yerinden buram buram kavururken! Muhteşem tarihi yapıların yanından geçerek yavaş yavaş yukarıya doğru tırmanmaya devam ediyordum.

Athena ile Poseidon’un Atina şehrini almak için mücadele ettikleri tapınağın önüne gelmemi söylemişlerdi. Güneşin sıcaklığı bedenimin ısısını çok yükseltmişti. Fantastik Dörtlü’deki Alev Adam gibi alev almama ramak vardı diyebilirim:) Yerler kuru topraktı ve çevrede bir ağaç bile yoktu. Güneş o kadar tepedeydi ki; arada soluklanmak için bir gölge aradığımda bulamıyordum. Bir taraftan susuzluk, bir taraftan topraktan yükselen ve bütün bedenimi saran ateş, diğer taraftan bitmek bilmeyen tırmanış sanki artık hava almamı da engelliyordu.

Buluşma yerine gelmek üzereyken arkada saklanmış bir çeşme olduğunu fark ettim. Suya doğru nasıl koştum; içtim mi yoksa yıkandın mı hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde 5 dakika sonra kuruyacak kadar sırılsıklamdım ve biraz olsun düşünebiliyordum.

“Bu tanrılar benimle oyun oynuyorlar herhalde.” dedim kendi kendime. Şu perişanlığımı seyredip, “Zavallı ölümlü insanlar!” diyerek eğleniyorlardır. Çeşmenin yanında bitkin bir şekilde otururken ‘tanıdık bir rüzgar’ esti. Saatlerdir aradığım gölge, üstüme düştü sonra. Başımı kaldırdığımda Hermes o yaramaz çocuk bakışlarıyla bana bakıyordu. Kocaman bir gülümseme belirdi dudaklarımda. Kalkıp sarılmamak için kendimi zor tuttum. Zaten sarılamaya kalksam başarabilir miydim onu bile bilmiyordum. Bana Apollo’dan bir haber getirmişti! Görüşme başka bir zamana ve yere ertelenmişti. Sözü sözdü ama şimdi zamanı değildi. Buraya kadar çok yorulduğum için bana bir hediye vereceğini de söylemişti. Ben;  “Ama bunca yolu boşuna mı geldim, Hillsider’ın sonbahar sayısına yazmam gerekiyor bu röportajı, yapmayın etmeyin…” derken bir an nefessiz kaldım, başım döndü. Hermes’in gözlerindeki ışıltıydı galiba o son gördüğüm. “Merak etme” dedi fısıltıyla, “Zamanı geldiğinde senin için her şey çok daha iyi olacak. Sadece şu an sorgulamayı bırak ve olanı kabul et!”

Oturup kaldığım toprağın sertliği yoktu sanki artık. Sıcaklık derimi yakmıyordu. Gözümü yavaşça açtım ve evimde, koltuğumun üstünde oturduğumu fark ettim şaşkınlıkla! Nasıl olabilirdi, yoksa her şey bir rüya mıydı, bu insanüstü varlıklar beni deli etmeye mi çalışıyorlardı! Bacaklarıma bulaşmış kuru, sarı toprak ve hala sırılsıklam olan bluzum olmasaydı rüya gördüğüme inanacaktım.

Apollo’nun hediyesi bu olmalı herhalde, diye düşündüm. Neyse en azından eve gelmem sadece 1 saniye sürmüştü. Sıcaktan ve susuzluktan hayati tehlike atlatmış bile olsam her şeye değerdi bu anları yaşamak. Gerçek dünyaya dönmüştüm ve çok acil yetiştirmem gereken bir yazı vardı. Üstelik yeni bir şeyler bulmalıydım. Hermes’in dedikleri içimi rahatlatmıştı. Mutlaka bir gün Apollo ve Artemis ile buluşacaktım. Belli ki çok daha farklı ve güzel şeyler olacaktı. Boşuna “Zamanı geldiğinde her şey senin için çok daha güzel olacak.” dememişti büyük bilge! Sözünü dinledim ve hiç bir şeyi didiklemeden kendimi olasılıklar nehrine bırakıverdim…

Ama tabii hala yeni bir astroloji yazısı yazmam gerekiyordu:) Ben de Akropolis’te en çok hissettiğim şey üzerine yazmaya karar verdim: 4 Element!images1

Astrolojide 4 Element

Birçok şeyde olduğu gibi astrolojide de 4 element çok önemli rol oynar. Yaşamın kaynağı ateş, hava, toprak ve su! Astrolojide doğum haritasındaki gezegenlerin bulundukları burçlara göre belirlenen element dağılımı karakterimizin de belirleyicilerindendir.

Yükselen, Güneş ve Ay’ınızın hangi burçlarda olduğu element dağılımının en önemli belirleyicilerinden olsa da, bunlarla birlikte gerçek sonucu Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn ve haritanın tepe noktasının da bulunduğu burçların elementsel toplamı oluşturur.

Eğer bir kişinin haritasında herhangi bir element, belli bir oranın üzerindeyse veya altındaysa – ki bu oranı % 70 ve üstü veya % 15 ve altı diye tabir edebiliriz- o zaman kişinin üzerinde zorlayıcı etkiler olarak kendini göstermeye başlayabilir. Bu durum, elementlerin dengeli dağılımına göre çok daha önemlidir. Kişi bunun üzerinde farkındalık sahibi olursa kendini dengeleyebilmesi için yapması gerekenleri de bilecektir!

Bu 4 elementin varlığı, vurgusu veya eksikliği astrolojik olarak insan üzerinde ne gibi etkiler mi oluşturuyor? Merak ettiyseniz biraz anlatayım…

Ateş Elementi

Ateş elementine sahip burçlar tahmin edebileceğiniz gibi Koç, Aslan ve Yay’dır. Ateş elementi canlılığı, heyecanı, hevesi ve dünyaya renk getiren enerjiyi anlatır. Yaşam enerjisi, cesaret, motivasyon ateş elementinin tariflerindendir.

Bu yüzden ateş burçları enerjik, dürüst, hayata bağlı, coşkulu, çocuksu ve iyimserlerdir. Kendilerini seven ve özgüvenleri yüksek bir yapıları vardır, egoistliğe doğru meyil edebilirler.  İyi niyetli olmalarına rağmen, bazen istekleri çok yoğun ve hatta zorlayıcı olur ki; bu diğerlerinin duygularını incitebilir. Fiziksel aktiviteden, eğlenceden ve özellikle spor yapmaktan keyif alırlar.

Ateş aşırı vurgulandığında yani doğum haritasındaki gezegen ve kişisel noktalarının çoğunluğunun ateş burçlarında olması durumunda kişi fazla hareketli, huzursuz, hayata karşı ısrarcı, sürekli bir şeyler yapmakla meşgul olur. O kadar ki bu aşırı hareketlilik ve isteklilik hali kendilerini yakacak düzeye ulaşabilir. Güçleri kontrol dışına çıkabilir, sabırsız, kavgacı, düşüncesiz, aşırı bencil kişiler olabilir. Egolarının çok yüksek olması, başkalarını küçümsemeyi; fazla iyimser ve özgüvenli olmaları ise hayal kırıklıklarını getirebilir.  Aşırı ateşi dengelemek için soğuk ve nemli besinler, tahıllar, kök bitkiler ile beslenmek, papatya çayı gibi sakinleştirici ve uyku düzenleyici çaylar tüketmek iyi gelebilir. Ayrıca Thai Chi, Qi-gong gibi yavaş, nazik hareketlerle ve özel nefes teknikleriyle yapılan çalışmalar da tercih edilebilir.

Eksik olan ateş elementi ise çok önemlidir. Çünkü ateş canlılık kaynağıdır. Ateş burçlarında çok az veya hiç gezegeni olmayan kişiler fiziksel olarak güçsüz ve enerjisiz olurlar. Cesaretsiz, yaşama karşı güvensiz, iyimserlikten uzak bir yapı sergilerler. Güzel haber ise ateşin eksikliği, dengelemenin en kolay olduğu elementtir. Çünkü sadece spor yapmak veya düzenli fiziksel egzersizler bile ateşin yükselmesini sağlayacaktır. Ya da benim gibi Ağustos ayında ve özellikle saat 12’de Akropolis’e çıkabilirsiniz!J

Hava Elementi

Sevgili İkizler, Terazi ve Kova burçları hava elementinde olan burçlardır. Hava elementi iletişimi, sosyalliği, zihni ifade eder. Merak etmek, objektif olmak, olayları her yönüyle değerlendirebilmek, her şeyi önce düşüncede var etmek ve öğrenmek hava elementini anlatır.

Dolayısıyla hava burçları da bu özellikleri taşır. Doğum haritasında hava elementi yüksek olan kişiler genellikle entelektüel kapasitesi yüksek, konuşmayı seven, rahat iletişim kuran, mantığını kullanabilen, zeki, hareketli, analiz yeteneği olan, meraklı kişiler olurlar.

Ama her elementin olduğu gibi haritadaki aşırı hava vurgusu da bir dengesizliğe yol açar ve kişilerin üzerinde yıpratıcı etkileri olabilir. Öncelikle zihinlerinin aşırı çalışması çok yorucudur, ortaya kafasının içinde yaşayan bir kişi çıkabilir. Düşündüklerini hayata geçirmekte zorlanabilirler. Aşırı hava vurgusu bazen kişiyi düşüncelerine hapsedebilir! Sinir sistemleri çok hassas ve aktif olabilir.

Dingin ve sakin müzikler dinlemek, meditasyon ve yoga yapmak bu aşırı vurguyu dengelemek için çok faydalı olacaktır.

Eksik hava elementi ise en anlaşılamayan eksikliktir. Çünkü doğum haritalarında hava burcunda gezegenleri ve kişisel noktaları az olan veya hiç olmayan kimseler, kendi düşüncelerini çok beğenir, en mantıklı ve objektifi aramakla uğraşmayıp sadece bildiklerini yoldan ilerlerler, tabi bunun en doğru yol olduğunu düşünerek! Dolayısıyla kendilerindeki eksikliği anlamaları çok da mümkün değildir. Bazen hava eksikliği kişiye içe dönük ve suskun bir yapı da verebilir. Bu kişiler sürekli anlaşılamadıklarını düşünebilir veya kendini bir türlü ifade edemediklerini hissedebilirler.

Hava elementini dengeye getirmek için çözüm yolu ateş elementindeki kadar kolay değildir. Ama insanlar genellikle kendilerinde eksik olan elemente doğru çekilirler. Doğal bir tamamlanma hali. Eş ve arkadaş seçimleri ve iletişim ağırlıklı meslek seçimleri ile farkında olmadan kişi kendini dengelemeye çalışıyor olabilir. Ayrıca dışarıda yapılan düzenli günlük yürüyüşler oksijen alımını artırarak, zihin yenilenmesine yardımcı olacaktır.

Hillsider Magazine 94 - Elementler 2

Toprak Elementi

Zodyak’ın en ayağı yere basan, toprak elementinin hakimiyetindeki burçlara ‘Merhaba’ diyelimJHangileri mi diyorsunuz, tabii ki Boğa, Başak ve Oğlak!

Ne istediklerini bilen, çalışkan, kararlılık ve sabırla adım adım hedefe ilerleyen, yaşamlarındaki her şeyde güven ihtiyacı duyan, olayları somutlaştırıp ortaya çıkaran, fiziksel duyularıyla ve maddi dünyanın gerçekliği ile iç içe olan toprak enerjisi.

Toprak elementi kendine ait olanı koruyan, tutan, biriktiren, toplayandır. Elle tutulur, gözle görülür yani somut olanla ilgilidir.

Toprak vurgusunun yoğunluğu hayal gücü eksikliği, kıpırdayamama, sıkıcı ve monoton bir hayat, fazla gerçekçi, katı ve depresif bir yapı getirebilir.

Harekete geçmekte, hareket etmekte zorlanabilirler. Bu nedenle metabolizmaları ve sindirim sistemleri yavaş çalışır. Hafif beslenme tarzını tercih etmeleri, düzenli egzersiz yapmaları – ki yapmamak için her zaman çeşitli bahaneleri hazırdır- toprak fazlalığının getirdiklerini dengeleyebilir.

Eksikliği ise fiziksel beden ihtiyaçlarını fark edememe, olayları somutlaştıramama, düzenli ve takip edilmesi gereken işlerde sorun yaşama, muhasebe tutmak, ödemeleri planlamak  gibi konularda sıkıntı, rutin işleri pratik şekilde tamamlayamamak gibi zorluklar getirebilir. Bıraksan yemek yemeği bile unutabilecek kadar her türlü fiziksel ve bedensel ihtiyaçlarını göz ardı etmeye meyilli oldukları için düzenli yemek yemek, su içmek, uyumak, dinlenmek gibi konulara ayrıca özen göstermeleri gerekir.

Toprak eksikliğini dengelemenin en kolay yollarından biri toprak ile temas etmek – mesela arada ayakkabıları çıkarıp çime, kuma, toprağa basmak-  seramik, bahçe, peyzaj türü hobiler edinmektir. Ayrıca zaten toprak elementi yüksek kişileri hayatlarına almış veya mühendislik, bankacılık gibi işleri yaşamlarına katarak toprak enerjisini dengelemeye çalışmış da olabilirler.

Su Elementi

Su elementi tüm evreni severek kucaklamaktan, saplantılı takıntılara, nefes aldırmayan korkulardan, derin ve boğucu hissiyatlara kadar tüm duygusal tepkileri temsil eder.

Su burçları Yengeç, Akrep ve Balık’tır. Su elementi burçları derin hisselere sahip, empati kurabilen, karşısındakinin ihtiyaçlarına duyarlı, evrenin bilgeliğine karşı farkındalıkları yüksek olan burçlardır. Suyun soğuk ve karanlık tarafını da belirtmek lazım tabi! Gizem, manipülasyon, saplantı, düş dünyasında kaybolmak, sınırları çizememek, gerçeklerden kaçmak su elementinin bünyeye gizlice yayılan etkileridir.

Doğum haritasında gezegenlerinin ve kişisel noktalarının büyük çoğunluğu su burçlarında yerleşen kimseler su elementi aşırı vurgulu kimselerdir. Ve bu dengesizliğin en belirgin özelliği kişinin kendisini büyük bir okyanusta dümensiz, küreksiz, pusulasız bir teknede sürükleniyor gibi hissetmesidir. Hayal güçleri çok yüksek ve sezgileri çok keskindir. Spritüel ve okült konulara doğal yetenekleri vardır. Bir kişiye ve konuya kendilerini samimiyetle adayabilecek kadar verici ve cesur olabilirler. Ama aşırı hassas, kırılgan, gerçeklerden kaçmaya müsait yapıları dolayısıyla buna yardım edebilecek alkol ve uyuşturucu gibi maddelere karşı da eğilimli olabilirler. Su elementinin aşırı yüksekliği bazen çekingen ve fazlasıyla içe dönük bir yapı verebilir. Mantıktan uzak ve sübjektiftirler. Olayları konuşarak, ortaya çıkararak halletmek yerine daha sinsi ve gizliden ilerlemeyi tercih edebilirler. kapak_baski*1 copy

Ödeme meyilli olan bedenlerini dengeye getirmek için sıvı alımı azaltılmalı, fesleğen, kekik ve maydanoz gibi ödem giderici bitkiler tüketilmeli ve gerçeklik algısından uzaklaştıran, bağımlılık geliştiren her türlü maddenin kullanımına karşı çok dikkatli olunmalıdır.

Su vurgusu eksikliği ise psikolojik, fiziksel ve duygusal sorunlara neden olabilir. Kendi duyguları ile temasa geçmekte zorlanan bu kişiler için duygularını ifade etmek oldukça zordur. His dünyası yabancı gelir. Empati kurmak ise neredeyse imkansız! Çoğunlukla soğuk ve mesafeli kişiler olur. Duyguyu korkutucu ve tehlikeli olarak algılarlar. Bu kişiler otomatik olarak duygularını rahat ifade eden insanlara çekilir, kendilerini bu şekilde dengeye getirmek isterler. Ayıca karşısındakini anlamaya odaklanacakları öğretmenlik, psikologluk gibi meslekleri tercih ettikleri de görülür. Bütün bunlar kişinin kendindeki eksik elementi dengelemeye çalıştığı bilinçdışından gelen doğal itilimlerdir.

Su ile temas edilmesi, bol su içilmesi, deniz kenarında vakit geçirilmesi, meditasyon ve özellikle yin yoga yapılması da su eksikliğini dengeye getirmek için kullanabilecek yöntemlerdir. Sanatsal faaliyetler; resim, müzik, yazı yazmak gibi duygularını dışarıya ifade edebileceği alanlara yönelmek de iyi gelecektir.

Elementlerimizin dengelenmesi temennisi ile, bir sonraki sayıda görüşmek üzere..